26 Kasım 2007 Pazartesi

STAJYERLİK KAVRAMI, İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ, SSK VE VERGİ KANUNLARI AÇISINDAN ÖZELLİK ARZEDEN DURUMLAR




I- GİRİŞ

Milli eğitim politikamızın, öğrencilerin orta öğrenim seviyesinden yüksek öğrenimin son aşamasına kadar teorik ve pratik açıdan gerekli yetilere sahip olması konusunda son derece hassas olduğu sıklıkla belirtilmektedir.

Milli eğitim sistemimizde ortaöğrenimin amacı: “öğrencilere asgarî ortak bir genel kültür vermek, birey ve toplum sorunlarını tanıtmak, çözüm yolları aramak, ülkenin sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak bilinci kazandırarak, öğrencileri ilgi, yeti ve yetenekleri doğrultusunda, yüksek öğretime, mesleğe, hayata, iş alanlarına hazırlamaktır.” Hemen akabinde yüksek öğrenimin amacı olarak da “ülkenin bilim politikasına uygun, toplumun yüksek düzeyde ve çeşitli kademelerdeki insan gücü gereksinimine göre, öğrencileri ilgi, yeti ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirmek, bilimsel alanlarda araştırmalar yapmak, araştırma-inceleme sonuçlarını gösteren bilim-tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayını yapmak, hükümet tarafından istenecek inceleme ve araştırmaları sonuçlandırarak düşünce bildirmek, Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici, kamuoyunu aydınlatıcı bilimsel verileri sözle ve yazı ile halka yaymak, yaygın eğitim hizmetinde bulunmaktır.” ifadeleri bulunmaktadır [1].

Yukarıdaki ifadelerden de açıkça anlaşılacağı gibi, türk eğitim sisteminin temel amaçlarından biri öğrencileri orta öğrenimde iş alanlarına hazırlamak, yüksek öğrenimde de daha yüksek kademelerdeki gereksinimlere uygun insan gücü yetiştirmektir. Bu nedenle günümüzde okullarda verilen teorik eğitim yanında öğrencinin, edindiği bilgiyi uygulamada görebileceği alanlarda bulunması hem bir devlet politikası hem de birey için bir zorunluluk olmuştur.

Bu doğrultuda öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren ülkenin ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip olması için oluşturulan çıraklık eğitimi ve meslek okulları çok büyük önem arz etmektedir. Sonraki aşamada da meslek yüksek okulları ve üniversiteler vasıtasıyla yüksek kaliteli ve eğitimli insan ihtiyacına cevap verilmektedir. Çıraklık eğitimi çerçevesinde gençler zorunlu eğitimi tamamladıktan sonra fiilen çalışarak gerekli mesleki donanıma sahip olmaktadırlar. Meslek okullarındaki gençler ise, eğitimlerinin bir bölümünde stajyer olarak eğitim gördükleri alanda bir işte çalışarak öğrenim boyunca edindikleri teorik bilgiyi pratikte uygulama şansına sahip olmaktadırlar. Üniversitelerde de yönetmeliklerinde öğrencileri için staj zorunluluğu bulunduran bölümlerde öğrenimin son bir ya da iki yılında öğrenim yılı içinde ya da yaz aylarında eğitim alınan alanda bir firmada çalışma zorunluluğu getirilerek kişinin hem teorik hem de pratik olarak iş hayatına hazırlanması amaçlanmaktadır.

Yukarıda bahsedilen çıraklık eğitimi alanlar, meslek ya da teknik lise öğrencileri ile yönetmeliklerinde zorunlu staj müessesesini barındıran meslek yüksek okulları ya da üniversite öğrencileri dışında kalan kesim için de edinilen teorik bilginin yanı sıra mesleki deneyimin kazanılması hayati önem taşıyan bir durum olarak günümüzde yerini almıştır. Bu bahsedilen kişiler dışında kalan üniversite öğrencilerinin mezuniyet sonrası yaşadıkları en büyük problem iş hayatına adaptasyon sorunu ve tecrübe eksikliğidir. Bu noktada klasik liselerden mezun olup staj zorunluluğu olmayan bölümlerde okuyan gençler için diğerlerine göre bir handikap oluşmaktadır. Çünkü firmalar açısından tercih edilen personel profili, asgari mesleki tecrübeye sahip olan, en azından çalışma prensiplerini bilen kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle eğitim sürelerinde çalışma fırsatı olanlar ile olmayanlar arasında iş hayatına atılma aşamasında bir eşitsizlik söz konusu olmaktadır. Bunu en aza indirmek için de staj zorunluluğu olmayan öğrenciler de okulların kapalı olduğu yaz aylarında ya da ders saatlerinin el verdiği ölçüde okul zamanlarında firmalarda çok cüzi ücretler karşılığında hatta genellikle karşılıksız olarak çalışmaktadırlar.

Bu tür öğrencileri çalıştıran firmalar da hiç şüphesiz çok düşük maliyetli iş gücü imkanı sağlaması bakımından bu tür taleplere olumlu bakmaktadır.

Makalemizin konusu teknik ya da meslek lisesi öğrencisi, zorunlu stajı bulunan üniversite ya da meslek yüksek okulu öğrencisi ve bu grubun dışında kalan öğrencileri çalıştıracak işletmelerin kanuni mercilere bildirim yükümlülüklerini incelemek ve de bu şekilde çalışanların hak ve ödevleri ile ilgili genel bilgi vermektir.

Makalenin ilk bölümünde SSK açısından stajyerlik kavramı incelenecek ve yukarıdaki üç gruba giren öğrencilerin SSK karşısında durumları ve işverenlerin yükümlülükleri konusunda bilgi verilecektir.



II- SSK AÇISINDAN STAJYERLİK KAVRAMI VE İŞVERENİN SORUMLULUĞU

A- MESLEK VE TEKNİK LİSE ÖĞRENCİLERİ

Mesleki Eğitim Kanunu madde 18’de “Yirmi ve daha fazla personel çalıştıran işletmeler, çalıştırdıkları personel sayısının yüzde beşinden az, yüzde onundan fazla olmamak üzere, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu öğrencilerine beceri eğitimi yaptırır. Öğrenci sayısının tespitinde kesirler tama iblağ olunur. Deprem, sel ve yangın gibi tabi afetler sonucu yörede faal durumda kalan işletmelerin eğitim olanakları dikkate alınarak, bu işletmeler için yukarıda belirtilen oranlar, il mesleki eğitim kurulunun teklifi ve Bakanlığın onayı ile değiştirilebilir.” denilmektedir. Bu zorunluluk dolayısıyla bu kapsama giren işletmeler açısından stajyer çalıştırmak bir tercih değil bir zorunluluk olmaktadır. Ayrıca Kanun’un özellikle “mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu” ifadesini kullandığı ve bu ifadenin yine aynı kanunun 3. maddesinin j bendine göre “mesleki ve teknik alanda, diplomaya götüren orta öğretim kurumları ile belge ve sertifika programlarının uygulandığı her tür ve derecedeki örgün ve yaygın eğitim-öğretim kurumlarını” ifade etmesi dolayısıyla bu tür öğrenim kurumlarında bulunan öğrencilerin diğer öğrenim kurumlarında bulunan (zorunlu staja tabi yüksekokul ya da üniversite öğrencileri) öğrenciler karşısında daha avantajlı oldukları söylenebilir.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2 ve 3. maddelerinde sigortalı olarak sayılanlar ve sayılmayanlar belirtilmiştir. SSK Kanunu’nun 2. maddesinde: “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu Kanun’a göre sigortalı sayılırlar.” ifadesi yer almaktadır. Bu maddedeki kapsamın genişliği dolayısıyla sigortalı sayılacak kişileri tam olarak anlayabilmek için yine aynı Kanun’un 3. maddesini dikkate almak gerekmektedir. 3. maddede de sigortalı sayılmayanlar teker teker belirtilmiştir. Konumuzla ilgisi bakımından 3. maddenin 1/H bendi önem arz etmektedir. Bu bentte: “Resmi meslek ve sanat okullarıyla yetkili resmi makamların müsaadesiyle kurulan meslek veya sanat okullarında tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler” sigortalı sayılmayanlar grubunda bulunmaktadır.

Ayrıca SSK 16. no.lu Tebliğ [2] uyarınca “Sigortalı Sayılanlar ve Sayılmayanlar bölümünde bahsedilen öğrenciler içinde adı geçen İşçi Öğrenciler, Stajyer Öğrenciler ve Kursiyerler’den 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin I/H fıkrası ile resmî meslek ve sanat okullarıyla, yetkili resmî makamların müsaadesiyle kurulan meslek veya sanat okullarında tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler sigortalı sayılmamışlardır. Bu itibarla, sigortadan istisna, sadece bu durumdaki öğrenciler için bahis konusudur. İster resmî, ister özel olsun, eğitim müessese­lerinde öğrencilik sıfatı devam ettiği sürece herhangi bir işyerinde hizmet akdine dayanarak çalışan öğrenciler için kanunda istisna hükmü yer almadığından bunların sigortalı sayılması gerekir.” ifadesi yer almaktadır.

Diğer bir deyişle; meslek ve teknik lise öğrencileri 506 sayılı SSK Kanunun 3.maddesinin I/H fıkrasındaki kapsama girdiğinden öğrenimleri sırasında yapacakları staj dolayısıyla sigortalı sayılmayacaklardır.

Ancak 3308 sayılı Meslek Eğitim Kanunu’nun [3] 25. maddesinde “Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere sözleşmenin akdedilmesi ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalık sigortaları hükümleri uygulanır. Sigorta primleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun 33. maddesi gereğince bunların yaşına uygun asgari ücretin % 50’si üzerinden Bakanlık bütçesine konulan ödenekle karşılanır. Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler hakkında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 23, 24, 35 ve 42. maddeleri hükümleri uygulanmaz. Ayrıca bunlara aynı Kanun’a göre iş göremezlik ödenekleri bağlanacak sürekli iş göremezlik gelirine esas olacak günlük kazançların tespitinde sigorta primine esas tutulan ücret dikkate alınır.” denilmektedir.

Bu maddeye göre meslek ya da teknik lise öğrencilerine, sigortalı olarak sayılmamalarına rağmen, işe başlamaları ile ilgili sözleşmenin imzalanması ile birlikte 506 sayılı Kanun’un iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalık sigortaları hükümleri uygulanır. Sigorta primleri ise öğrencinin yaşına göre asgari ücretin % 50’si üzerinden bakanlık bütçesine konulan ödenekle karşılanır. Ancak iş kazası sonucu ölümlerinde, eş ve çocukları ile ana ve babalarına gelir bağlanmaz ve sağlık yardımı yapılmaz. Bunlara 506 sayılı Kanun’a göre, ödenecek olan geçici iş göremezlik ödenekleri ile sürekli iş göremezlik gelirine esas olacak günlük kazançların tespitinde, sigorta primine esas tutulan ücret dikkate alınır.

SSK açısından meslek ve teknik liselerde okuyan öğrencileri çalıştırmaya başladıklarında işverenlerin SSK’ya herhangi bir bildirimde bulunmaları gerekmemektedir. Yani bu statüde çalışan öğrenci için işveren tarafından işe giriş bildirgesi ve daha sonra aylık SSK sigorta primleri bildirgesi düzenlenmeyecektir. Bu durumda olanların sigortalılığı öğrencisi olduğu meslek ve teknik lise müdürlüğü tarafından sağlanacaktır. Fakat işverenin çalıştırdığı öğrencileri staj kapsamında firmasında bulundurduğunu tevsik edebilmesi için okuldan bir yazı alması gerekmektedir.

Öte yandan işverenin yerine getirmesi gerektiği bazı sorumlulukları bulunmaktadır. Mesleki ve Teknik Eğitim Yönetmeliği’nin 211. maddesinde; “İşveren, özürsüz olarak üst üste beş iş günü işletmeye gelmeyen aday çırak, çırak ve öğrencileri en geç 10 gün içinde ilgili kurum müdürlüğüne bildirmek zorundadır. Bu bildirimi yapmayarak haksız prim ödenmesine neden olan işverenlerden söz konusu primler yasal faizleriyle birlikte tahsil edilir.” denilmektedir. Ayrıca aday çırak, çırak ve öğrencinin eğitimi sırasında işyerinin kusuru halinde meydana gelecek iş kazaları ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur.

Özetlemek gerekirse, 3308 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre 20 ve daha fazla işçi çalıştıran işletmelerde ilgili kanun maddesindeki oranlarda stajyer çalıştırılması zorunludur. 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1/H bendi hükümlerine tabi olarak çalışan meslek ya da teknik lise öğrencileri sigortalı sayılmamakta fakat iş kazaları ve meslek hastalıkları hükümleri uygulanmaktadır. Bu tür öğrencileri çalıştıran işverenlerin SSK’ya herhangi bir bildirimde bulunmalarına gerek bulunmamaktadır. Ancak işverenin, çalışanın devamsızlıklarını kurum müdürlüğüne bildirme zorunluluğu ve işyeri kasıt ya da kusuru nedeniyle meydana gelecek iş kazaları ve meslek hastalıklarında sorumluluğu bulunmaktadır. Bu tür durumda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 26. maddesi gereğince SSK’nın yaptığı ve yapacağı masrafların tümü işverenden tahsil edilir. SSK primi açısından ise sigorta primlerinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 33. maddesi gereğince bunların yaşına uygun asgari ücretin % 50’si üzerinden Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine konulan ödenekle karşılanacağından işveren açısından öğrenciye ödenecek ücret üzerinden hiç bir sigorta primi kesintisi yapılmayacaktır.

B- STAJYER ÖĞRENCİLER

SSK 16. no.lu Tebliğ’in “Stajyer Öğrenciler” başlıklı bölümüne göre stajyerlik; “gördükleri eğitim icabı tatbiki öğrenime zorunlu bulunan öğrencilere verilen bir sıfattır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Yine aynı Tebliğ’in ilgili bölümüne göre;. “Bir öğrencinin stajyer sayılabilmesi için eğitim yaptığı müessesenin statüsünde mecburî staj şartı bulunması ve okul tarafından bir işyerine tatbiki eğitimini yapmak üzere belirli bir süre gönderilmesi icabetmektedir.

Öğrencilerin okumakta oldukları eğitim müesseselerinin (fakülte, yüksek okul, meslek okulu gibi veya burs gibi yardımlarla tah­sil imkânı sağlayan resmî veya özel müesseselerin) yönetmelikleri veya burs şartları gereğince işyerlerinde mecburî staja tâbi tutulan öğrenciler ve milletlerarası teknik stajyer öğrenci mübadelesi esasları gereğince Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrenciler, bu stajları müddetince bir ücret almış olsalar dahi, işyerlerindeki çalışmaları serbest irade beyanı ile değil, ilgili eğitim müesseselerinin statülerinden doğan bir mecburiyete dayandığı cihetle, hizmet akdi ile bağlılık bahis konusu olamayacağından, sigortalı sayılmamaları gerekmektedir.

Ancak bahse konu eğitim statülerinde belirtilen staj müddetinden fazla olan çalışmalar sigortalılığı gerektirir.

Diğer taraftan, eğitim imkânı sağlayan müessese, eğitim statüsü gereği tatbiki stajın dışında öğrenciyi kendi işyerinde stajyer sıfatıyla de olsa çalıştırdığı takdirde, bu öğrenciler sigortalı sayılacaklardır.” denilmektedir.

Yukarıdaki ifadelere göre bir öğrencinin stajyer sayılabilmesi için eğitim yaptığı kurumun yönetmeliğinde ya da burs aldığı kurumun şartları gereği işyerlerinde zorunlu staja tabi tutulmuş olmaları ya da milletlerarası teknik stajyer öğrenci mübadelesi gereği Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrenci olması gerekmektedir. Bu şekilde çalışan öğrenciler işletmelerden ücret alsalar dahi işyerlerinde çalışmaları serbest irade beyanı yerine mecburiyete dayalı olduğu için sigortalı sayılmaları mümkün bulunmamaktadır. Ancak eğitim kurumu yönetmeliklerde öngörülen staj süresinin üzerinde olan çalışmalar söz konusu olursa o süre zarfı için sigortalılık gerekmektedir. Ayrıca eğitim imkânı sağlayan müessese, eğitim statüsü gereği tatbiki stajın dışında öğrenciyi kendi işyerinde stajyer sıfatıyla de olsa çalıştırdığı takdirde, bu öğrenciler sigortalı sayılacak­lardır.

Sigortalılık gerektiren bir diğer staj türü de Serbest Muhasebecilik ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik stajıdır. 3568 sayılı Kanun’un öngördüğü şartları taşıması dolayısıyla serbest muhasebecilik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik mesleğini ifa için mesleğe hazırlayıcı temel bilgileri edinmek üzere, 3568 sayılı Yasa’ya tabi bir meslek mensubu yanında 2, 4 ve 6 yıl süreyle mesleki çalışmalar (staj) yapan aday kimselerin, hizmet sözleşmesine istinaden çalıştıkları kabul edildiğinden, stajda geçen sürelerde 506 sayılı Kanun’a tabi sigortalı sayılacaklardır.

Sigortalılık gerektiren durumlarda işveren açısından normal bir personel işe aldığında SSK’ya yapması gereken tüm işe giriş çıkış bildirimleri yapması, aylık sigorta primleri bildirgesinde de bu kişiyi göstermesi gerektiği çok açıktır.

SSK açısından stajyer öğrenci çalıştıran işverenler yapmaları gereken bildirimleri zamanında ya da hiç yapmadığı takdirde, sigortalı işe giriş bildirgesinin yasal süresi içinde kuruma verilmemiş olması durumunda 506 sayılı Kanun’un 4958 sayılı Kanunla değişik 140. maddesi 1. fıkrası (b) bendi uyarında belge verme süresinin son gününde geçerli asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanması gerekmektedir.

Sigortalı kabul edilmeme konusunda meslek ya da teknik lise öğrencileri ile staj zorunluluğu olan yüksek okul ya da üniversite öğrencileri arasında bir paralellik olmasına rağmen aralarında önemli ve bir çok kesim tarafından adaletsiz olarak nitelendirilen farklar bulunmaktadır.

Bunlardan en önemlisi staj zorunluluğu olan yüksek okul ya da üniversite öğrencilerinin 3308 sayılı Meslek Eğitim kanununa tabi olmaması ve dolayısıyla kanun kapsamında çalışan öğrencilere tanınan hiç bir haktan yararlanamamalarıdır. Örnek vermek gerekirse, benzer amaçla eğitim gören öğrencilerden meslek ve teknik lise öğrencileri kısmen sigortalı sayılırken, işyerindeki çalışmasında aynı risklerle karşı karşıya bulunan fakülte ve yüksekokul öğrencileri sigortalı sayılmamışlardır. Bu durumda ise, staj yaptığı işyerinde bir iş kazasına uğrayan stajyer öğrenci hiçbir sosyal güvenlik hakkından yararlanamazken, aynı durumda iş kazasına uğrayan meslek veya teknik lise öğrencisi geçici iş göremezlik ödeneği veya sürekli iş göremezlik ödeneğinden yararlanabilmektedir. Bir diğer örnekte, 3308 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre 20 ve daha fazla personel çalıştıran işletmeler, çalıştırdıkları personel sayısının yüzde beşinden az, yüzde onundan fazla olmamak üzere, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu öğrencilerine beceri eğitimi yaptırır. Yani bir çok işletme açısından stajyer öğrenci çalıştırmak bir tercih değil bir zorunluluktur. Ama staj zorunluluğu olan yüksek okul ya da üniversite öğrencilerinin 3308 sayılı Kanun’a tabi olmamaları dolayısıyla işletmeler nezdinde bir zorunluluk söz konusu olmadığı için staj yapacak yer bulma konusunda zorluklar yaşayabilmektedirler.

Yukarıda bahsedilen stajyer olarak sayılma şartlarını taşıyan öğrencilerin işyerlerinde çalışmaları aynı meslek ya da teknik lise öğrencileri gibi sigortalılığı gerektirmediğinden, işveren açısından SSK’ya herhangi bir bildirim yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ayrıca bu şekilde çalışan öğrenciler 3308 sayılı Kanun’a da tabi olmadığından işverenlerin devamsızlık bildirim zorunluluğu ve işyeri kusuru dolayısıyla meydana gelecek iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. SSK primi açısından ise, bu kapsama giren öğrenciler, ücret alsalar dahi sigortalı sayılmadıkları için işverence hiç bir SSK primi kesintisi hesaplanmayacaktır.

Özetleyecek olursak, zorunlu staj kapsamında çalışan öğrenciler, 506 sayılı Kanun’a göre sigortalı sayılmamakta ayrıca meslek ya da teknik lise öğrencilerinin yararlandığı iş kazaları ve meslek hastalıkları hükümlerinden de yararlanamamaktadırlar. 3308 sayılı Meslek Eğitim Kanunu’na tabi olmadıkları için de bu Kanun’un tanıdığı haklardan yararlanamamaktadırlar. İşverenler açısından ise yine meslek ya da teknik lise stajyerlerinde olduğu gibi herhangi bir bildirim zorunluluğu olmamakta, devamsızlık bildirim ve işyeri kusuruyla meydana gelecek iş kazaları ve meslek hastalıkları durumunda da sorumluluğu bulunmamaktadır.

C- STAJ ZORUNLULUĞU BULUNMAYAN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN ÇALIŞMASI

Gerek ekonomik sebeplerle gerekse mesleki deneyim kazanma amacıyla zorunlu staj yapma zorunluluğunun bulunmadığı okullarda okumakta olan öğrencilerin çalışmalarını engelleyen bir durum söz konusu değildir. Yani bir öğrencinin, boş vakitlerinde, öğrenimini aksatmayacak şekilde ve öğrenciliği ile ilgisi bulunmayan bir işte çalışması olanaklı bulunmaktadır. Ekonomik ve sosyal nedenlerle öğrenimlerini sürdürürken bir işyerinde çalışan bu durumdaki öğrencilerin, öğrencilik sıfatı devam ettiği sürece herhangi bir işyerinde hizmet akdine dayanarak çalışması halinde bunların normal çalışanlar gibi sigortalı sayılması ve SSK’ya bildirilmesi gerekmektedir.

Günümüzde mezuniyet çağına gelmiş özellikle üniversite öğrencilerinin mesleki deneyim kazanma konusunda istekleri ve de konjonktürel olarak piyasanın mesleki deneyim sahibi olmuş yeni mezunları tercih ediyor olması çok sayıda üniversite öğrencisini gerek ders dışı zamanlarda gerekse de okulların kapalı olduğu zamanlarda çalışabileceği işyeri arayışına itmektedir. Firmalar açısından da motivasyonu yüksek, öğrenmeye açık, geleceği parlak olarak değerlendirdikleri bu gençleri asgari maliyet ile çalıştırmak söz konusu olmakta ve firmalar bu şekilde kendilerine başvuran gençleri “stajyer” olarak işe almaktadırlar.

Fakat bu şekilde işe alınan öğrenciler, bir çok firma tarafından diğer statüdeki stajyerler ile karıştırılmakta ve SSK’ya karşı işe giriş çıkışlarla ilgili bildirim ve prim bildirgesi yükümlülükleri yerine getirilmemektedir. Bu şekilde çalışan öğrenciler gerek Sosyal Sigortalara Kanunu’na gerekse de SSK’nın 16. No.lu Tebliği’ne göre sigortalı sayıldıkları için işverenlerin normal bir personel işe alıyormuş gibi işe giriş bildirgesi verme, SSK primleri için ücretinden kesintiler yapma ve kendi payına düşen primle birlikte ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır.

Nitekim SSK 16. no.lu Tebliğ’de açık bir ifade ile “506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin I/H fıkrası ile resmî meslek ve sanat okullarıyla, yetkili resmî makamların müsaadesiyle kurulan meslek veya sanat okullarında tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler sigortalı sayılmamışlardır. Bu itibarla, sigortadan istisna, sadece bu durumdaki öğrenciler için bahis konusudur. İster resmî, ister özel olsun, eğitim müessese­lerinde öğrencilik sıfatı devam ettiği sürece herhangi bir işyerinde hizmet akdine dayanarak çalışan öğrenciler için kanunda istisna hükmü yer almadığından bunların sigortalı sayılması gerekir” denilmektedir.



III- VERGİ VE DİĞER SOSYAL GÜVENLİK KANUNLARI AÇISINDAN STAJYERLİK KAVRAMI

A- MESLEK VE TEKNİK LİSE ÖĞRENCİLERİ

İş Hukuku’nun temel kavramlarından biri olan işçilik, İş Kanunu tarafından “hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişidir” olarak tanımlanmaktadır (Madde 1/1). Bu tanımla SSK Kanunu’ndaki sigortalı olanları tanımladığı iki maddeyi karşılaştırdığımızda. “bir veya bir kaç işveren tarafından çalıştırılan” ibaresi dışında işçi ile sigortalı kavramlarının aynı kişileri kapsadığı görülmektedir. Bu nedenle hem İş Kanunu hem de SSK Kanunu’na göre “hizmet akdine dayanarak belli bir ücret karşılığı işverene bağlı olarak çalışan kişi”nin işçi ve dolayısıyla sigortalı olarak tanımlanması ve bu kişileri çalıştıran işverenlerin ilgili kanunlarda belirtilen beyan ve bildirimleri ilgili mercilere yapması ve sigortalı/işçiye karşı olan borçlarını yerine getirmesi tartışma götürmez bir gerekliliktir.

Stajyerlik kavramının İş Kanunu’na göre işçilik olarak sayılıp sayılmayacağı konusunda Prof.Dr. Tankut CENTEL ve Prof. Dr. Murat DEMİRCİOĞLU, beraber yayımladıkları İş Hukuku [4] adlı kitapta stajyerliği, çıraklıkla beraber işçi benzeri kavramlar başlığı altında incelemişlerdir. Çıraklık müessesesinin 1986’da çıkan Çıraklık ve Meslek Eğtitim Kanunu’yla birlikte kendi uygulama alanlarında çıraklığı özel olarak düzenlemektedir. Bu nedenle çıraklık müessesini bu noktada konumuzun dışında tutmaktayız. Stajyerlik müessessi ile ilgili olarak ise “stajyer, bilgisini geliştirmek ve derinleştirmek üzere, iş yerinde işverene bağlı ve ücretsiz olarak çalışan kişidir. Stajın özelliği, işverenenin ücret ödeme borcu altında olmamasında görülür. Bununla birlikte, işveren stajyerin gerekli bilgi ve deneyimi edinmesine yardımcı olmak zorundadır. Bu anlamda stajyer de, işçi gibi işverene bağlı olarak çalışır. Buna karşılık, staj ilişkisini, iş ilişkisi olarak tanımlamak olanaksızdır. Bunun gibi, çıraklık ilişkisi de stajyerlik ilişkisinden farklıdır. Nitekim, stajyerin esasen varolan mesleki bilgisini işyerinde geliştirmesi, onu çıraktan ayıran en önemli özelliklerindendir. Ancak çırak gibi stajyerin de sendika ve toplu sözleşme yasalarından yararlanması söz konusu değildir.” denmektedir. Her ne kadar Prof. Dr. CENTEL ve Prof. Dr. DEMİRCİOĞLU stajyer tanımında “ücretsiz olarak çalışan kişi” demekte iseler de bu ifade stajyerlerin ücretsiz çalışacağı anlamında değil işçilik unsuru olan karşılık uğruna çalışma ilkesine gönderme yaparak stajyerin birincil amacının ücret için değil edindiği mesleki bilgiyi işyerinde geliştirmesi yani iş tecrübesi edinmesi olduğunun altını çizmek için kullanılmıştır.

Yukarıdaki açıklama ışığında stajyer kavramını meslek ya da teknik lisesi öğrencileri ve staj zorunluluğu bulunan yüksek okul ya da üniversite öğrencileri için kullanabiliriz. Yani İş Kanunu açısından öğrenim gördükleri eğitim kurumları dolayısıyla eğitim aldıkları alanda çalışmak durumunda olan öğrencileri işçi olarak değil “işçi benzeri” olarak görmek daha doğru olacaktır.

Öte yandan İş Kanunu açısından işçi sayılıp sayılmama konusunda meslek ve teknik lise öğrencileri ile zorunlu stajı olan yüksek okul ya da üniversite öğrencileri ortak olarak “stajyer” kavramı ile tanımlanmış olsalar bile bu öğrenci grubu 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu açısından farklılıklar göstermektedir.

Bilindiği üzere, her iki çalışan öğrenci kesimi de Sosyal Sigortalar Kanunu açısından sigortalı olarak sayılmasalar bile, meslek ve teknik lise öğrencileri 3308 sayılı Kanun’un 25. maddesine göre “Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere sözleşmenin akdedilmesi ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalık sigortaları hükümleri uygulanır.” ifadesiyle SSK açısından kısmi olarak da olsa sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmektedir.

Meslek ve teknik lise öğrencilerinin farklı durumda olduğu bir diğer durum ise 3308 sayılı Kanun’un beraberinde getirdiği haklardır. 3308 sayılı Kanun’un 25. maddesi gereğince, aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere ödenecek ücret ve bu ücretlerdeki artışlar; aday çırak veya çırağın velisi veya vasisi veya kişi reşit ise kendisi; öğrenciler için okul müdürlüğü ile işyeri sahibi arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen esaslara göre düzenlenecek sözleşme ile tespit edilir. Ancak, işletmelerde meslek eğitimi gören öğrenci, aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin % 30’undan aşağı ücret ödenemez. Aday çırak, çırak ve öğrencilere ödenecek ücretler her türlü vergiden müstesnadır. Yani meslek ve teknik lise öğrencilerine yaşlarına uygun olarak uygulanan asgari ücretin en az % 30’u ücret olarak ödenir ve bu öğrencilere verilecek ücretler üzerinden gelir vergisi ve damga vergisi kesintisi yapılamaz.

Ayrıca 3308 sayılı Kanun’un 12. maddesine göre; aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrencilere işletmelerce her yıl tatil aylarında bir ay ücretli izin verilir. Ayrıca mazeretleri kabul edilenlere okul müdürlüğünün görüşü alınarak bir aya kadar ücretsiz izin de verilebilir.

Bu şekilde çalışan öğrencilere verilen ücret üzerinden herhangi bir kesinti yapılmayacağından ötürü, önerimiz; bu şekilde çalışan öğrenciler için ayrıca özel bir bordro hazırlanması ve ödeme esnasında bir nüshasının öğrenciye imzalatılarak firma tarafından saklanması bir nüshasının da öğrenciye verilmesidir.

Özetlemek gerekirse, işveren açısından, bu kapsamda çalıştırılan öğrencilere yaşlarına uygun asgari ücretin yüzde 30’un altında olmamak kaydıyla ücret verilmesi ve bu ücret üzerinden hiç bir kesinti (SSK, Gelir Vergisi, Damga Vergisi) yapılmaması gerekmektedir. Ayrıca bu kapsamdaki öğrencilere okulların kapalı olduğu tatil döneminde 1 ay ücretli izin, mazereti kabul edildiği ve okul yönetiminin olumlu görüş belirttiği durumlarda da 1 aya kadar ücretsiz izin verilmesi gerekmektedir.

B- STAJYER ÖĞRENCİLER

Yukarıda da değinildiği gibi staj yapma zorunluluğu bulunan yüksek okul ya da üniversite öğrencileri İş Kanunu açısından tam olarak işçi statüsüne sahip olmamaktadırlar. Bu öğrenciler 3308 sayılı Kanun kapsamına da girmediğinden bu kapsama girenlerin sahip olduğu asgari ücret hakkına (yaşlarına uygun asgari ücretin en az % 30’u) sahip değillerdir. Yani 3308 sayılı Kanun’a tabi olmayan öğrenciler için işveren açısından ücret ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu kapsamdaki öğrencilerin;

- Okumakta oldukları eğitim kurumlarının (fakülte, yüksek okul, meslek yüksek okulu gibi) yönetmelikleri,

- Burs gibi yardımlarla eğitim imkanı sağlayan resmi veya özel kuruluşların yönetmelikleri,

- Burs şartları gereğince işyerlerinde zorunlu staja tabi tutulan öğrenciler,

- Milletlerarası teknik stajyer öğrenci mübadelesi esasları gereğince Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrenciler

bu stajları süresince bir ücret almış olsalar dahi, işyerlerindeki çalışmaları serbest irade beyanı ile değil, ilgili eğitim kurumlarının statülerinden doğan bir zorunluluğa dayanması nedeniyle, hizmet akdi ile bağlılık söz konusu olamayacağından, sigortalı sayılmamaları gerekmektedir [5]. Zorunluluğu olmamasına rağmen işveren tarafından bir ücret verilmekte ise bu kapsamda çalışan öğrenciler 3308 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmadıkları için aldıkları ücretler üzerinden Damga Vergisi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesindeki vergi nispetleri göz önünde bulundurularak gelir vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir. Daha önce de bahsettiğimiz şekilde bu kapsamda çalışan öğrenciler sigortalı sayılmadıkları için ücret alıyor olsalar bile ücretleri üzerinden herhangi bir sigorta kesintisi yapılmayacaktır.

Öte yandan bahse konu eğitim statülerinde belirtilen staj müddetinden fazla olan çalışmalar ve eğitim imkânı sağlayan müessese, eğitim statüsü gereği tatbiki stajın dışında öğrenciyi kendi işyerinde stajyer sıfatıyla da olsa çalıştırdığı takdirde veyahutta öğrenci ekonomik sebeplerle ek olarak başka bir yerde çalıştığı takdirde bu öğrenciler sigortalı ve İş Kanunu açısından da işçi sayılacak­lardır. Sigortalı sayıldıkları fazla ya da staj dışı çalışmaları durumunda işveren tarafından bildirim vb. yükümlülükleri yanı sıra aldıkları staj süresi ya da kapsamı dışındaki ücretler üzerinden SSK primleri ve aldıkları tüm ücretler üzerinden (staj içi - staj dışı - fazla çalışma) Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesindeki oranlar nispetinde gelir vergisi ve damga vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Stajyer kapsamında çalışan öğrenciler 3308 sayılı Kanun’a tabi olmamaları vesilesiyle meslek ve teknik lise öğrencilerine sağlanan izin haklarından yararlanamamaktadır. Ama yukarıda bahsi geçen sigortalılık gerektirecek şekilde çalışması durumunda hem 506 sayılı SSK hem de 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olacağından bu Kanunların verdiği tüm hak ve sorumluluklara sahip olacaktır.

Stajyerler sigortalı sayılmazken, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik ve Mali Müşavirlik Kanunu’nun öngördüğü şartları taşıması dolayısıyla serbest muhasebecilik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik mesleğini ifa için mesleğe hazırlayıcı temel bilgileri edinmek üzere, 3568 sayılı Yasa’ya tabi bir meslek mensubu yanında 2, 4 ve 6 yıl süreyle mesleki çalışmalar (staj) yapan aday kimselerin, hizmet sözleşmesine istinaden çalıştıkları kabul edildiğinden, stajda geçen sürelerde 506 sayılı Kanun’a tabi sigortalı sayılmaları gerekmektedir. Bu şekilde çalışan stajyerler 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine de tabi olacaklarından işçi olarak sayılabilmektedirler. İşverenler tarafından bu kişilere yaşlarına uygun asgari ücret ödemesi ayrıca bu ödemeler üzerinden SSK primleri, gelir ve damga vergisi kesintileri yapılması gerekmektedir.

Staj yapma zorunluluğu bulunan üniversite öğrencilerine bu stajları süresince herhangi bir ödeme yükümlülüğü bulunmamasına rağmen, ücret ödeyen işverenler bu ödemeler üzerinden gelir vergisi matrahı dilimlerine göre gelir vergisi ve damga vergisi kesintisi yapacaktır. Dolayısıyla bu tür kesintilerin tevsiki amacıyla bu şekilde çalışan stajyer öğrenciler için bordro düzenlenmesi gerekmektedir. Fakat stajyer öğrenciler sigortalı sayılmadıkları için SSK kesintisi yapılmayacağından bu kişilere ödenen tutarlar aylık SSK primleri bildirgesinde gösterilmeyecektir.

C- STAJ ZORUNLULUĞU BULUNMAYAN ÖĞRENCİLERİN ÇALIŞMASI

Öğrenim gördükleri kurumların yönetmeliklerinde staj zorunluluğu bulunmamasına rağmen ekonomik, sosyal ya da diğer nedenlerle öğrenimlerini sürdürürken bir işyerinde çalışmak isteyen öğrencilerin, öğrencilik sıfatı devam ettiği sürece herhangi bir işyerinde hizmet akdine dayanarak çalışması halinde bunların normal sigortalılar gibi sigortalı sayılması ve SSK’ya bildirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde çalışan öğrenciler açık bir şekilde 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olmaktadırlar. Bu nedenle hukuksal olarak normal bir işçiden hiç bir farkları bulunmamaktadır.

Bu kapsama giren öğrencileri çalıştıran işverenler açısından SSK’ya gerekli bildirimlerle, 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre yaşına uygun asgari ücret ödemesinin ve bu ücretler üzerinden de tüm yasal kesintilerin (SSK primleri, gelir vergisi, damga vergisi) yapılması gerekmektedir.

Yukarıdaki tüm anlatılanları tek bir örnekte açıklamaya çalışalım.

Engin Çobaner isimli ticaret meslek lisesi öğrencisi, lise son sınıfa geldiğinde staj yapma zorunluluğu dolayısıyla bir mali müşavir yanında çalışmaya başlıyor. İşveren açısından Engin Çobaner’in işe başlamasıyla ilgili herhangi bir merciye (SSK ya da Çalışma Bakanlığı’na) bildirim yapma zorunluluğu bulunmamaktadır. İşverenin üzerine düşen görev, staj süresi boyunca Engin Çobaner’in 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde öğrencinin işyerine devam durumunu okul idaresine bildirmek ve işyeri kusuru dolayısıyla meydana gelmesi muhtemel bir iş kazası ya da meslek hastalığı karşısında ilgili kanunda belirtilen sorumlulukları yerine getirmektir. Engin Çobaner’e çalıştığı süre boyunca asgari ücretin yüzde otuzundan az olmamak üzere aylık ücret vermesi gerekmektedir. Bu ücret üzerinden hiç bir vergi ya da sosyal güvenlik kesintisi yapılmayacaktır. Ödemenin tevsiki açısından stajyer için bir bordro hazırlayıp ödemeyi yaptığında bir nüshasını öğrenci tarafından imzalandıktan sonra kendisinde bulundurması yeterlidir.

Engin Çobaner’in lise son sınıfı ve dolayısıyla zorunlu stajını haziran ayı içinde tamamladığını farzedelim. Bu durumda yapılacak işlem sadece Engin Çobaner’in hazırladığı staj dosyasının imzalanıp onaylanmasından ibarettir. İşveren, giriş aşamasında herhangi bir bildirim yapmadığı için çıkış anında da bildirimde bulunması gerekmemektedir. Şayet Engin Çobaner staj süresinin sonundan sonra da çalışmayı isterse ve işveren de kabul ederse, Engin Çobaner’i normal bir çalışan gibi işe alıp, işe giriş bildirgesi düzenleyerek gerekli diğer bildirim yükümlülüklerini de yerine getirmeli, eğer Engin Çobaner tam zamanlı çalışacaksa aylık en az yaşına uygun asgari ücret ödemeli, bunun üzerinden gerekli SSK primi, işsizlik primi, gelir vergisi, damga vergisi gibi kesintileri yapıp işveren paylarını da hesaplayarak normalde vermiş olduğu muhtasar ve SSK aylık prim bildirgesinde göstermeli, normal personel bordro tablolalarına dahil etmeli, ücret ödemelerini diğer personeline yaptığı şekilde (banka ya da elden bordro imzalatılarak) yapmalıdır.

Daha sonra Engin Çobaner’in 2 yıllık bir meslek yüksek okulunu kazandığını ve dolayısıyla işten ayrıldığını farzedelim. Bu durumda işveren, Engin Çobaner’in çıkışını diğer normal işçilerinden birinin işten ayrılması durumunda yaptığı gibi tüm bildirimleri yapmakla yükümlüdür. Yani gerek işe girişte, gerek çalışırken, gerekse de işten çıkışta Engin Çobaner artık okulla bir bağı olmadığı, stajyer statüsünde (kanuni olarak) olmadığı için normal bir işçi sayılarak SSK ve İş Kanununa bağlı olacaktır.

Engin Çobaner okulunun ikinci senesinde yapması gereken bir zorunlu stajının olduğunu ve tekrar çalışmaya başladığını farzedelim. Bu durumda Engin Çobaner, 506 sayılı SSK kapsamında değerlendirilmeyecek ve dolayısıyla işveren açısından kanuni mercilere herhangi bildirim yapılması zorunluluğu hasıl olmayacaktır. Öte yandan hem SSK hem de İş Kanunu’na tabi olmamasından ötürü işveren açısından ücret olarak ödemesi gereken bir tutar olmayacak, ödeme yapacaksa da vereceği ücretten SSK kesintileri yapılmayacak fakat gelir vergisi ya da damga vergisi gibi kesintiler yapılacaktır. Ödemenin tevsiki açısından ise çalışanın adına düzenlenecek bir bordronun çalışan tarafından imzalanarak ücreti teslim aldığına dair ibarenin de eklenmesi yeterli olacaktır.

Engin Çobaner, zorunlu stajını tamamladıktan sonra da işyerinde yarı zamanlı (part-time) çalışmaya devam etmek istemektedir. Bu durumda çalışan, mensup olduğu üniversitenin staj yönetmeliğine göre yapması gereken stajını tamamladığı günden itibaren 506 sayılı SSK ve İş Kanunu Yönetmeliklerine tabi olacağından her ne kadar işyeri bünyesinde stajyer ünvanı ile yarı zamanlı çalışacak olsa bile işveren tarafından kanuni mercilere gerekli bildirimlerin yapılması gerekmektedir. Ayrıca işveren tarafından çalıştırdığı personelin yaşına uygun asgari ücret tutarının çalıştığı süreye ait olan tutarına SSK kesintileri yapılmalı, ayrıca bu süre zarfındaki çalışması karşılığı alacağı ücret üzerinden de diğer yasal kesintileri yapılarak normal statüde çalışan diğer personel gibi bordroda gösterilerek ödemeler de diğer personelde olduğu gibi gerçekleştirilmelidir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız örnekte de açıkça görüldüğü gibi orta öğretim sonundan itibaren iş yaşamına gerek ekonomik gerekse de diğer zorunluluklardan giren öğrenciler açısından SSK ve iş yasaları farklı durumlarda farklı prosedürler öngörmektedir. Aslında temelde amaç aynı olmasına rağmen yasal prosedürün karışıklığı işverenler açısında da problemler doğurmaktadır. Bugün ülkemizde en büyük firmalarda bile stajyer olarak çalıştırılmasına rağmen yasal açıdan normal çalışanlardan farkı olmayan öğrenci ya da yeni mezunlar bulunmaktadır. Bu öğrenciler/yeni mezunlar da bu firmalarda hiç bir bildirimleri yapılmadan, alıyorlarsa ücretlerinden hiçbir kesinti yapılmadan (ki bu şekilde çalıştırılan kişilere kanunun öngördüğü ücretin verilmesi zorunludur), ayrıca sosyal güvenlik kanunlarından doğan haklardan yararlanmandan, ödevlerini yerine getirmeden, diğer bir ifade ile “kayıt dışı” olarak çalışmaktadır.

Bu durumda firmaları kayıt dışı işçi çalıştırmakla suçlamak, ülke gerçeklerine ve eğitim sistemimizin amaçlarına ters bir hareket olacaktır. Netice itibariyle her ne kadar firmalar açısından bu şekilde öğrencilerin çalıştırılmasıyla ucuz emek sağlandığı iddia edilse de asıl amacın öğrencilerin iş hayatına tam olarak atılmadan önce mesleki bilgi ve deneyim kazanmaları ve gelecekte çalışmakta olduğu firmaya ya da çalışacağı diğer firmalara daha kısa sürede adapte olabilmeleri ve daha kısa sürede artı değer yaratabilmeleridir. Bu noktada SSK, İş Kanunu ve diğer bütün kanunlara uygun hareket etmeye özen gösteren firmalar bile mevzuatın yarattığı karışıklık nedeniyle “kayıt dışı” personel çalıştırma durumuna düşmektedir.



IV- SONUÇ

Ülkemizde gerek bağlı bulunulan öğrenim kurumlarının yönetmeliklerinde bulunan staj zorunluluğu dolayısıyla gerekse de ekonomik, sosyal ya da diğer nedenlerle çok sayıda öğrenci öğrenimleri boyunca çalışmaktadır. Amaçları ve yapılan işler dolayısıyla hemen hemen aynı durumda olan bu öğrenciler yasal statüleri dolayısıyla hukuksal olarak farklı gruplara ayrılmaktadır.

Meslek ve teknik lisesi öğrencileri, 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu hükümlerine tabi olduklarından ve söz konusu Kanun’da ve ilgili Yönetmeliği’nde bu kapsamda çalışan öğrencilerin statüleri, hakları, ödevleri, çalışma usulleri detaylı olarak açıklandığından gerek öğrenciler gerekse de işverenler açısından büyük problemler yaşanmamaktadır.

Stajyer öğrenciler 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu, 506 sayılı SSK ve de 4857 sayılı İş Kanunu’nun hiç birine tabi olmadıkları için hem bu kapsamda çalışan öğrencilerin hem de bu öğrencileri istihdam eden işverenlerin her iki tarafa ait hak ve yükümlülükleri açısından karışıklıklar doğmaktadır.

Staj zorunluluğu bulunmayan öğrenciler ise hem kendileri hemde işveren tarafından diğer gruptaki stajyer öğrenciler kategorisinde değerlendirildiği için bugün bir çok firmada staj zorunlulu olmadığı halde çalışmaya başladıklarında hem 506 sayılı SSK hem de 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olmaları gerekirken işverenler bu şekilde istihdam ettikleri çalışanlar ile ilgili bildirim, ücret ve buna bağlı yasal kesintiler ile diğer sosyal hakları yerine getirmemektedir.

Ülkemizdeki mevzuatın farklı ve karmaşık oluşu, uygulamada yukarıda bahsettiğimiz bir çok soruna ve adaletsizliğe neden olmaktadır. Resul KURT’un da kitabında belirttiği gibi “benzer amaçla eğitim gören öğrencilerden meslek ve teknik lise öğrencileri kısmen sigortalı sayılırken, işyerindeki çalışmasında aynı risklerle karşı karşıya bulunan fakülte ve yüksek okul öğrencileri sigortalı sayılmamışlardır. Bu durumda ise, staj yaptığı işyerinde bir iş kazasına uğrayan stajyer öğrenci hiçbir sosyal güvenlik hakkından yararlanamazken, aynı durumda iş kazasına uğrayan meslek veya teknik lise öğrencisi geçici iş göremezlik ödeneğe veya sürekli iş göremezlik ödeneğinden yararlanabilmektedir.” “ ... 3308 sayılı Kanun hükümlerine tabi çalışanların ücretlerinden gelir ve damga vergisi kesintisi yapılmadığı halde, stajyerlerin gelirlerinden bu vergi kesintileri yapılmaktadır” [6]

Sonuç olarak işverenler açısından yapılması gereken, istihdam edilecek öğrencilerin statülerini iyi incelemeleri ve buna bağlı olarak uymaları gereken yasal prosedürü takip ederek ilerde kanuni merciler ile karşı karşıya gelmemektir. Uyulması gereken prosedürün karışıklığı işveren kadar çalışacak öğrencinin de içinde bulunduğu statüyle ilgili yasal durumu hakkında bilgi sahibi olmasını ve böylece işverene yardımcı olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Öte yandan devlete de mevcut karışıklığı ortadan kaldırarak fonksiyonları ve amaçları aynı olan sadece statüleri farklı öğrencilere eşit hak ve yükümlüler vermek, aralarındaki adaletsizliği gidermek, firmalara da öğrencileri iş hayatına hazırlamak gibi sosyal bir fonksiyonu yerine getiren birimler olarak bakarak onları bu tür istihdamı teşvik edici tedbirleri almak düşmektedir.

Bu makalede mevzuat ve uygulamadaki karışıklıkları bir nebze olsun ortadan kaldırmak amacıyla farklı statüye sahip olan öğrencilerle ilgili gerek 506 sayılı Kanunla 3308 sayılı Kanun gerekse de vergi ve diğer sosyal güvenlik kanunları açısından farklı durumlar ele alınıp öğrenci istihdam eden ya da etmeye çalışan işverenlerle çalışacak öğrencilere rehber olunmaya çalışılmıştır.



* Vergi Asistanı

[1] www.meb.gov.tr

[2] 02.03.2005’te yayınlanan 16 sayılı Kitabı, www.ssk.gov.tr

[3] 19.06.1986 tarih ve 19139 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

[4] Murat DEMİRCİOĞLU-Tankut CENTEL, İş Hukuku, Beta Yayınları

[5] Resul KURT, İş Hukuku ve Sosyal Sigortalar Mevzuatında Usul ve Esaslar, İSMMMO Yayınları

[6] Resul Kurt, age

Hiç yorum yok: