13 Eylül 2008 Cumartesi

Vergisel Açıdan Finansal Kiralama – Banka Kredisi Karşılaştırması



Finansal Kiralama, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile vergisel olarak da VUK’nun mükerrer 290. maddesiyle düzenlenmiştir.

Finansal kiralama yolu ile yapılan edinimlerde en önemli avantaj kalemi olan indirimli olarak uygulanan KDV oranı 31.12.2007’de yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı ile kaldırılmıştır.

Bu karara göre; Finansal kiralama işlemlerinde, işleme konu olan malın tabi olduğu katma değer vergisi oranı uygulanır.

Öte yandan finansal kiralama aracılığı ile gerçekleştirilecek yatırımların, Yatırım Teşvik Belgesi 'ne bağlanması mümkündür. Teşvik Belgesi kapsamında finansal kiralama aracılığı ile alımı gerçekleştirilecek makine teçhizat KDV 'den istisnadır.

Her iki edinimde de amortisman oranı, söz konusu sabit kıymetin VUK tebliğlerinde yer alan faydalı ömrü nispetinde olacaktır.

Banka kredisi ile alınan sabit kıymetlerle ilgili olarak hesaplanan kur farkı ve faizler 163 seri VUK genel tebliğine göre aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

1.Yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi gerekmekte; işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması,

2. Döviz kredisi kullanılarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi sırasında veya sonradan bu kıymetlere ilişkin borç taksitlerinin değerlemesi dolayısıyla ortaya çıkan kur farklarından, sabit kıymetin iktisap edildiği dönem sonuna kadar olanların, kıymetin maliyetine eklenmesi zorunlu bulunmakta; aynı kıymetlerle ilgili söz konusu dönemden sonra ortaya çıkan kur farklarının ise, ait oldukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilerek amortisman konusu yapılması,

mümkün bulunmaktadır.”

Finansal kiralama ile edinimlerde ise kur ve faizlerle ilgili durum farklılık arz etmektedir. Bir çok görüş finansal kiralama ile banka kredisinin bir farkı olmadığı, bu nedenle 163 seri numaralı VUK genel tebliğindeki hükümlerin finansal kiralamada da geçerli olduğu yönündedir.

Bununla birlikte Maliye Bakanlığı finansal kiramalarda uygulanacak kur farkı ile ilgili vermiş olduğu muhtelif görüşlerde “finansal kiralama yoluyla edinilen kıymetlere ilişkin olarak kiralama süresi içinde sözleşmeye istinaden yabancı para üzerinden yapılan kira ödemelerinin değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının, finansal kiralama konusu kıymetin maliyetine intikal ettirilmesi ve maliyete eklenen bu farkların ilgili kıymetin amortisman süresi içinde itfa edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Sadece kur farkı ile ilgili olarak verilen bu görüşün faizleri de kapsadığı düşünülmektedir.

Sonuç olarak özellikle Bakanlar kurulunun KDV oranları ile ilgili yapmış olduğu değişiklik sonrasında finansal kiralamanın, banka kredisi karşısında bir avantajı kalmamıştır. Ayrıca finansal kiralamalarda hesaplanan faiz ve kur farkları konusundaki muallak durum dikkate alındığında banka kredisi ile edinimde ilk yıl sonundaki faiz ve kur farkları dışındaki faiz ve kur farklarının gider yazılabilmesi mümkün olduğundan vergisel anlamda daha avantajlı olduğu bile söylenebilir.

29 Mart 2008 Cumartesi

5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve Değerlendirmesi


1- GETİRİLEN FIRSAT VE AVANTAJLAR

5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile önemli destek ve teşvikler uygulamaya konulmaktadır.

Bunlar sırasıyla; Ar-Ge indirimi , Gelir Vergisi stopajı teşviki , Sigorta primi desteği , Damga Vergisi istisnası ve Teknogirişim sermayesi desteğidir.

Ar-Ge İndirimiyle teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge harcamalarının yüzde 100'ü yapıldığı yılda; ayrıca amortisman süresince vergi matrahından düşülecek. Böylece, Ar-GE harcamalarının yüzde 200'ünün vergi matrahından indirilmesi mümkün olmaktadır. 500'den fazla AR-GE personeli çalıştıran işletmeler, her yıl, bir yıl öncesine göre yaptıkları ilave Ar-Ge harcamalarının yarısını daha vergi matrahından indirebilecekler. İlgili yıl, kazancın yetersizliği dolayısıyla indirilemeyen kısım yeniden değerleme oranında artırılarak sonraki hesap dönemlerinde indirilebilecektir.
.
Gelir vergisi stopajı teşviki uygulaması ile, kamu personeli hariç olmak üzere teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen ya da TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-Ge ve yenilik projeleri, teknogirişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde ve rekabet öncesi işbirliği projelerinde çalışan Ar-Ge ve destek personelinin ; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretlerinin doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde sekseni gelir vergisinden istisna edilebilecektir.

Sigorta primi desteği uygulaması ile, gelir vergisi stopaj teşvikinden yararlanacak işletmelerde çalışanlar ile Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2 nci maddesi uyarınca ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı, her bir çalışan için beş yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacaktır.
Damga vergisi istisnası uygulaması ile, Kanun kapsamındaki Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile ilgili olarak düzenlenen kağıtlardan damga vergisi alınmayacaktır.
Teknogirişim sermayesi desteği uygulaması ile de, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından, örgün öğrenim veren üniversitelerin herhangi bir lisans programından bir yıl içinde mezun olabilecek durumdaki öğrenci, yüksek lisans veya doktora öğrencisi ya da lisans, yüksek lisans veya doktora derecelerinden birini ön başvuru tarihinden en çok beş yıl önce almış kişilere, bir defaya mahsus olmak üzere teminat alınmaksızın 100.000 Yeni Türk Lirasına kadar teknogirişim sermayesi desteği hibe olarak verilecek. Bu destekten yararlanacakların sayısı yılda 100’ü geçemeyecektir.

Görüldüğü üzere kanun kapsamında olan kuruluşlara, yapmış oldukları Ar-Ge harcamalarının kurum kazancından indirilmesi, yine kanun kapsamındaki personele verilen ücretler üzerinden ödedikleri gelir vergisi ve SSK prim yükünün hafifletilmesi, teknogirişim sermayesi ile de yeni girişimcilere destek olunması gibi bir çok uygulama hayata geçecektir.

Teknoloji ve Ar-Ge alanında çok gerilerde kalan ülkemiz orta vadede rakip ülkelerle arayı kapatmalıdır. Gelişmiş ülkelerde milli gelirin yüzde 3’üne varan oranlarda yapılan Ar-Ge yatırımı ülkemizde binde 7’ler düzeyinde seyretmektedir. Bu kanunla beraber devlet bazı gelirlerinden feragat ederek özel sektöre Ar-Ge alanına yatırımı daha cazip hale getirmektedir. Bu da ülkemizin dışa bağımlılığını ve buna bağlı olarak cari açığı azaltıp, uluslararası rekabette öne çıkmamızı sağlayacaktır.

2- DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Öncelikle kanunun kapsamına dikkat edilmesi gerekmektedir. Zaten kanunla ilgili yapılan eleştirilerden biri de budur. Kanunun 2.maddesinde sayılan teşvik ve destek unsurlarının kapsamı, maddenin ilgili fıkrasında belirtilmiştir. Örnek vermek gerekirse kanunun 2.maddesindeki gelir vergisi stopajı teşviki Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde çalışan personeli kapsamamaktadır. Teknoloji Geliştirme Bölgesi Kanununa göre teknoparkta görevli Ar-Ge personelinin ücretinin tamamı gelir ve damga vergisinden istisna edilmiştir. Ancak, teknoparkta görevli ve bölge yöneticisinin kontrolünde olan bir projede çalışan herhangi bir Ar-Ge personelinin, bölge dışında görevli olarak geçirdiği günlerin ücreti gelir vergisinden istisna edilememektedir. Çünkü Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre, bölgede çalışan Ar-Ge personelinin gelir vergisi istisnasından yararlanması için fiilen bölgede bulunma şartı vardır.

Öte yandan sigorta primi teşvikinden teknoparklarda çalışan ve ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin de yararlanması öngörülmüştür. Fakat dikkat edilmesi gereken husus, bu personelin Ar-Ge projesi ile ilgili bölge dışında geçirdiği günlere ait ücretinin teşvikten yararlanamayacağıdır.

Diğer dikkat edilmesi gereken konular, kanunun 4.maddesinde yer alan “uygulama ve denetim esasları” bölümünde yer almaktadır. Buna göre;

Kanun kapsamındaki destek ve teşvik unsurlarından yararlanma şartlarının taşındığına dair tespitler en geç iki yıllık süreler itibariyle yapılacaktır. Bu nedenle kanunda yer alan teşviklerden yararlanan firmaların, gereken şartları taşımaları sadece teşviğe hak kazanırken değil ondan sonraki periyotta da önem arz etmektedir.

Kanunda öngörülen şartların ihlali veya teşvik ve destek unsurlarının amacı dışında kullanılması halinde, zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler yönünden vergi ziyaı doğacak, verilen vergi dışı destekler de gecikme zammı uygulanarak tahsil edilecektir.

Son olarak dikkat edilmesi gereken husus bu kanun kapsamındaki teşvik ve desteklerden yararlananların, Gelir Vergisi Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (9) numaralı bendi, Kurumlar Vergisi Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun aynı mahiyetteki hükümlerinden ayrıca yararlanamayacaklarıdır.

Dikkat edilmesi gereken konularda daha sağlıklı bir değerlendirmeyi, uygulamaya yönelik yönetmeliklerin yayınlanmasından sonra yapmak mümkün olacaktır.
3- DEĞERLENDİRME

Ülkemizin teknoloji ve Ar-Ge yatırımları konusunda çok geride kaldığı bir gerçektir. Bunun da en önemli etkilerinden biri dışa bağımlılık sonucu kronikleşen cari açıktır. Kanun ile Türk şirketleri Ar-Ge konusunda artık daha cesur hareket edecektir. Ayrıca milyarlarca dolarlık bütçeyi Ar-Ge'ye tahsis eden dünya devlerinin, çalışmalarının bir bölümünü Türkiye'ye kaydırması da beklenmektedir.

Öte yandan kanunla ilgili bizim de paylaştığımız bir takım soru işaretleri bulunmaktadır. Öncelikle düzenlemenin daha çok büyük şirketleri ilgilendirdiği söylenebilir. Ar-Ge Merkezleri için teşvik esaslarında en az 50 Ar-Ge personeli istihdamı zorunluluğunun olması bir çok firmanın düzenlemeden faydalanmasını zorlaştıracaktır. Özellikle %98’i 50’ye kadar işçi çalıştıran KOBİ’lerin 50 personelli Ar-Ge merkezi kuramayacakları gerçeğinden hareketle, KOBİ’lerin proje bazlı destekler dışında kanundaki düzenlemelerden yararlanması pek mümkün görünmemektedir.

Diğer bir eleştiri de teknoparkların sigorta primi teşviği dışında, düzenleme kapsamına alınmamasıdır. Kanunun uygulamaya geçmesinden sonra teknoparkların cazibesini yitireceği endişeleri bulunmaktadır. Ama kanunun, teknoparklarda yoğun talep nedeniyle kira vb. maliyetlerin çok arttığı, bir çok şirketin Ar-Ge merkezlerini kendi işletmelerinde kurma taleplerinin yoğun bir şekilde dile getirildiği bir dönemde hazırlandığı da unutulmamalıdır.

Vergi ve diğer yasal yükümlülükler konusundaki teşvikler yeterli olmakla birlikte destek konusunda eksiklikler olduğu da söylenebilir. Teknogirişim sermayesi kapsamında hibe olarak verilecek tutarın üst sınırının 100.000 YTL olması ve toplam yardım tutarının 10.000.000 YTL’yi geçemeyecek olması kanundan beklenen faydanın azalmasına neden olmaktadır.

4- SONUÇ

Bilindiği gibi kanunların tek başına, tüm sorunları çözmesi ya da talepleri karşılaması mümkün değildir. En az kanunun kendisi kadar uygulanma biçimi de büyük önem arz etmektedir. Kanunun 4. maddesinin 6.fıkrasında uygulama ve denetime ilişkin usul ve esasların TÜBİTAK’ın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı tarafından birlikte çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği belirtilmiştir. Dolayısıyla uygulamaya ve denetime yönelik ilgili yönetmeliklerin bir an önce çıkması ve işletmelerin plan ve projelerinin buna göre belirlemesi büyük önem arz etmektedir.