17 Şubat 2015 Salı

Kira Sözleşmelerinde Damga Vergisi ve Damga Vergisi Yükümlülüğü

Kira sözleşmelerinde damga vergisi ve ödenecek damga vergisinde tarafların sorumluluğu ile ilgili değerlendirmelerimiz aşağıdaki gibidir;

  1. Verginin Konusu

488 sayılı Damga Vergisi kanununa ekli (1) sayılı Tablo da yazılı kâğıtlar damga vergisine tabidir. (2) sayılı Tablo da yazılı kâğıtlar ise damga vergisinden istisna edilmiştir.

Ancak (1) sayılı Tabloda vergiye tabi kâğıtlar sayılmış olmakla birlikte o kâğıtların nasıl olması gerektiği belirtilmediğinden, kâğıdın tabi olacağı verginin tespiti için o kağıdın mahiyetine bakılır ve buna göre tabloda ya­zılı vergisi bulunur. Kâğıtların mahiyetinin tayininde ise, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerle­rindeki yazının ihtiva ettiği hüküm ve manaya bakılır.

  1. Kira Sözleşmelerinde Damga Vergisi Oranı

Kanuna göre istisna tutulan kira sözleşmeleri haricinde kira mukavele­nameleri Damga Vergisine tabi tutulur. 2014 yılında kira mukavelenameleri üzerinde uygulanacak olan damga vergisi oranı Binde 1,89 dur.

Kanunun 14. Maddesine göre; Kâğıtların damga vergisi bu kanuna ekli (1) sayılı Tabloda yer alan nispet veya miktarlarda alınır. Şu kadar ki her bir kâğıt için alınacak vergi tutarı (1) sayılı Tabloda yer alan sınırla­malar saklı kalmak üzere (2014 yılı için) 1.545.852,40 TL ’nı aşamaz, denilmektedir.

  1. Verginin Matrahı

Kira sözleşmelerinde damga vergisi, genel olarak mukavele süresine göre ve kira bedeli üzerinden hesaplanır.

Ayrıca 30 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde, damga vergisinin katma değer vergisi hariç olmak üzere sadece işin bedeli üze­rinden hesaplanması, katma değer vergisi dahil edilerek düzenlenen kağıt­lardan alınması icap eden damga vergisinin ise katma değer vergisi düşül­dükten sonra kalan meblağ üzerinden hesaplanması gerektiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 35 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin 4.maddesinde;”Vergiye tabi kağıdın yabancı para cinsinden düzenlenmesi halinde ise kağıt üzerinde yer alan dövizin, kağıdın düzenlendiği tarihteki T.C. Merkez Bankası’nca tespit ve ilan olunan cari döviz satış kuruna göre bulunacak Türk Lirası karşılığı üzerinden damga vergisi hesaplana­caktır. Damga vergisinin miktarının “azami tutarı” aşıp aşmadığı hususu­nun buna göre dikkate alınacağı da tabidir.” denilerek dövizli sözleşmelerin Türk Lirasına çevrilme işlemi esansında döviz satış kurunun dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.

  1. Adi Kefalet – Müteselsil Kefalet Durumu

Sözleşme üzerinde adi kefalet veya müteselsil kefalet bulunması, ödenecek damga vergisi tutarını değiştirmektedir.

Adi kefalet olması durumunda; Kira sözleşmesine konan kefalet şerhinin “adi kefalet” olması durumunda, kefalet şerhi asil akitten ayrı müstakil bir işlem, bir hukuki muamele niteliğindedir. Bu sebeple 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrası gereğince sözleşmelerde adi kefalet olması durumunda sözleşme için binde 1,89 ve kefalet için binde 9,48 olmak üzere toplam binde 11,37 damga vergisi kesintisi yapılacaktır.

Müteselsil kefalet ise; alacaklının asıl borçluya müracaat etmeden doğrudan kefile başvurma hakkına sahip olduğu bir kefalet türüdür.                Kira mukavelesine konan kefalet şerhinin “müteselsil kefil” veya “müteselsil kefil ve müşterek borçlu” sıfatıyla konulması halinde, kefalet şerhi asıl akitle birbirine bağlı ve bir asıldan doğma akit işlemler mütalaa edildiğinden, kâğıtta yer alan akit ve işlemler içerisinde en yüksek vergi alınmasını gerektiren tutarın dikkate alınması suretiyle yapılacaktır.

Maliye bakanlığı ‘’Sözleşmenin kiracı ile kiralayan yanı sıra müteselsil kefil veya müşterek borçlu tarafından da imzalanmış olması halinde, söz konusu kira sözleşmesine ait damga vergisi, mukavele süresine göre bulunacak toplam kira tutarının binde 9,48 damga vergisi oranı ile çarpılmak suretiyle hesaplanacak tutar olacaktır.’’ açıklamasını yapmıştır.

Sözleşmelerdeki kefalet türü, özellikle yüksek bedelli sözleşmelerde ödenecek damga vergisi tutarına oldukça fazla etki etmektedir.

  1. Damga Vergisinde Ceza ve Sorumluluk

Damga vergisinde ceza ve sorumluluk konusu kanunun 24. Maddesinde düzenlenmiştir.

İlgili kanun maddesine göre; Vergiye tabi kâğıtların Damga Vergisinin ödenmemesinden veya noksan ödenmesinden dolayı alınması lazım gelen vergi ve cezadan, mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kâğıtları ibraz edenler sorumludur.

Birden fazla kişi tarafından imza edilen kâğıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenler müteselsilen sorumludurlar. Bunlar arasında vergiden müstesna olanların bulunması Damga Vergisinin noksan ödenmesini gerektirmez. Damga Vergisinden muaf kuruluşlarca kişilerin (1) sayılı tabloda yer alan işlemleriyle ilgili olarak düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kâğıtlara ait verginin tamamı kişiler tarafından ödenir. Ancak bu kâğıtlara ait verginin hiç ödenmemesi veya noksan ödenmesi halinde vergi ve cezanın tamamından kişilerle birlikte kurumlar müteselsilen sorumludurlar.

22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanlar (Sürekli damga vergisi mükellefiyeti olanlar), taraf oldukları işlemlere ilişkin kâğıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumludurlar. Verginin ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve fer ‘ileri, vergi için diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere, bu fıkrada belirtilen kişilerden alınır.

Resmi daireler veya noterlerce düzenlenerek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve Damga Vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kâğıtların vergisi mükelleflere, cezası düzenleyenlere aittir.

Vergi ve ceza, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kâğıtları düzenleyenlerden alınır. 

Fatura Düzenleme Süresi ve Kur Farkı Faturası İle İlgili Görüş

Vergi Usul Kanunu’nda fatura, “satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” olarak tanımlanmıştır.

Kanun kapsamında faturanın mal/hizmet tesliminin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Buna göre müşavirlik olarak görüşümüz; faturanın mal ve hizmetin teslimi tarihinden itibaren yedi gün içerisinde düzenlenmesi şartıyla fatura düzenlendiği tarih atılarak kesilebilir.

Örnek olarak; VUK açısından baktığımızda 8 Temmuzda teslim edilen bir malın faturası 17 Temmuz tarihine kadar, düzenleme tarihi ile kesilebilir. Aynı şekilde 30 Haziranda teslim edilen bir malın faturasının da 7 Temmuz tarihine kadar, düzenlendiği tarih atılarak kesilmesi durumunda VUK olarak uygun hareket edildiği söylenebilir.

Öte yandan KDV ve Kurumlar/Gelir Vergisi açısından dönemsellik ilkesi gereği teslim edilen mal/hizmete ilişkin KDV’nin ve gelirin ait olduğu dönemde beyan edilmesi esastır. Buna göre KDV, aylık olarak beyan edildiğinden hizmetin/malın teslim edildiği (verginin doğduğu) ayda beyana konu edilmelidir.

Örnek olarak, 30 Haziranda teslim edilen bir malın/hizmete ilişkin KDV’nin –fatura tarihi Temmuz olsa da-haziran ayı KDV beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir. Uygulamada karışıklık olmaması için birçok firma bu kapsamdaki teslimleri için fatura ayırmakta ya da farklı bir seri fatura düzenlemektedir. Müşavirlik olarak görüşümüz KDV’si verginin doğduğu ayda beyan edilmesi şartıyla fatura, takip eden ayın tarihiyle (7 günlük süre aşmadan)  düzenlenebilir ve bu durum hem VUK hem de KDV kanunları açısından aykırılık teşkil etmez.

Konu, kur farkı faturası özelinde incelendiğinde ise 105 Seri Numaralı KDV tebliğindeki ilgili hükümler ön plana çıkmaktadır. Tebliğe göre bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır.

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.”

Tebliğde çok net bir şekilde verginin doğduğu tarih ile ödeme tarihi arasında oluşan kur farkının KDV’ne tabi olduğu ve bunun fatura düzenlemek suretiyle beyanının gerektiği belirtilmiştir. Bu bilgiler ışığında;

-Aylık ya da geçici vergi dönemleri itibariyle VUK hükümlerine göre yabancı para cinsinden borç ve alacaklar için yapılan değerleme sonucunda oluşan kur farkları; tebliğde sadece verginin doğduğu tarih ile ödeme tarihi arasındaki kur farkından bahsedip, dönem sonunda yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farklarından bahsetmediğinden, değerleme sonucu oluşan kur farkları için KDV beyan edilmesi ve dolayısıyla fatura düzenlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili verilmiş muhtelif muktezalar da bulunmaktadır.


- KDV’den istisna edilen bir işleme dayalı yabancı para cinsi borç ve alacaklar için oluşan kur farkları da KDV’den istisna edilmesi nedeniyle beyan edilecek bir KDV’den bahsedilemeyeceğinden, düzenlenmesi gereken bir faturadan da bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla bu kapsamda oluşan kur farkları ile ilgili olarak da fatura düzenleme zorunluluğunun bulunmadığı kanaatindeyim.