29 Kasım 2007 Perşembe

AR-GE HARCAMALARININ VERGİSEL BOYUTU




I- GİRİŞ

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, Ar-Ge harcamalarına ayırdıkları kaynakların büyüklüğü ile ölçülmektedir. Ar-Ge kalkınmanın sihirli anahtarıdır. Bu alanda gelişmiş batılı ülkeler arasında amansız bir çekişme ve yarış yaşanmaktadır. Buna karşılık gelişmekte olan ülkeler kaynak yetersizliği ya da sorunun önem ve ağırlığını henüz kavrayamadıkları için araştırma ve geliştirme harcama yarışının çok gerisinde kalmışlardır.[1]

Bir diğer husus, yapılmakta olan Ar-Ge faaliyetlerinin ağırlıklı olarak kamu kesimi tarafından mı yoksa özel sektör tarafından mı yapıldığıdır. Bu durum gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkı gözler önüne sermektedir.

Örneğin Çin’de kamu, Ar-Ge harcamalarının sadece %30’unu yüklenmektedir. İrlanda’da ise kamu %32,9’luk bir Ar-Ge harcaması yapıyor. Finlandiya’da bu rakam sadece %26,3. Türkiye’de ise Ar-Ge harcamalarının %67’i kamu tarafından yapılmaktadır.[2]

Yapılan Ar-Ge harcamalarının ülkelerin gayri safi milli hasılalarına oranı da ülkelerin gelişmişlik seviyeleri açısından önem arz etmektedir. Bu oranın AB ülkelerindeki oranı %1,84, ABD’de %2,68, Japonya’da %3,18 iken Türkiye’de yaklaşık % 1’dir.

Yukarıda veriler ışığında, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yapılması gereken iki şey öne çıkmaktadır. Bunlardan birincisi Ar-Ge harcamalarının GSMH’ya oranın gelişmiş ülkelerinkine yakın seviyelere getirilmesi, ikinci ise Ar-Ge harcamalarının ağırlıklı olarak özel sektör tarafından gerçekleştirilmesidir.

II- TANIMLAR VE VERGİ KANUNLARINDA YER ALAN TEŞVİKLER

Teknolojik gelişme ve Ar-Ge’nin ülkelerin kalkınmasındaki öneminin farkına varılmasıyla birlikte çeşitli yasal düzenlemelerle bazı teşvik ve yardımlar yürürlüğe girmiştir. Bunlardan vergisel boyutu itibariyle 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanununda getirilen düzenlemeler önem arz etmektedir.

A-TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ KANUNUNDAKİ DÜZENLEMELER

1. Yasal düzenleme
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun vergilemeye yönelik hükümler içeren 8 inci maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları, 5035 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılarak, bu hükümler 4691 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci maddede yeniden düzenlenmiştir. 5281 sayılı Kanunun 41 inci maddesiyle de anılan geçici 2 nci maddeye üçüncü fıkra eklenmiş olup madde aşağıdaki gibidir:
“Geçici Madde 2 – Yönetici şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31/12/2013 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31/12/2013 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır. Yönetici şirket, ücreti gelir vergisi istisnasından yararlanan kişilerin bölgede fiilen çalışıp çalışmadığını denetler. Bölgede fiilen çalışmayanlara istisna uygulandığının tespit edilmesi halinde, ziyaa uğratılan vergi ve buna ilişkin cezalardan yönetici şirket de ayrıca sorumludur.
Bu madde hükümleri TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi yönetici şirketi, bu bölgede faaliyet gösteren Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri bakımından da uygulanır.”
2. Yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlarda kurumlar vergisi istisnasının kapsamı
Yapılan düzenlemeyle teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren mükelleflerin, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar, faaliyete başlanılan tarihten bağımsız olmak üzere, 31/12/2013 tarihine kadar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin bölge dışında gerçekleştirdikleri faaliyetlerinden elde ettiği kazançlar, yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilmiş olsa dahi istisnadan yararlanamaz.
Öte yandan, teknoloji geliştirme bölgelerinde yazılım ve Ar-Ge faaliyetinde bulunan şirketlerin, bu faaliyetler sonucu buldukları ürünleri kendilerinin seri üretime tabi tutarak pazarlamaları halinde, bu ürünlerin pazarlanmasından elde edilen kazançların lisans, patent gibi gayri maddi haklara isabet eden kısmı, transfer fiyatlandırması esaslarına göre ayrıştırılmak suretiyle istisnadan yararlanabilecektir. Üretim ve pazarlama organizasyonu nedeniyle doğan kazancın diğer kısmı ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir. Ancak, lisans, patent gibi gayri maddi haklara bağlanmamış olmakla birlikte uyarlama, yerleştirme, geliştirme, revizyon, ek yazılım gibi faaliyetlerden elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirileceği tabiidir.
Örneğin; teknoloji geliştirme bölgesinde yazılım faaliyetinde bulunan şirketin, ürettiği yazılımların lisans satışından veya kiralanmasından elde edeceği kazançlar istisnadan yararlanacak, ancak söz konusu yazılımın disk, CD veya elektronik ortamda pazarlanmasından elde edilen kazançların (lisansa isabet eden kısmı hariç) istisnadan yararlanması mümkün olmayacaktır.
Aynı şekilde, bir ilaç şirketince bölgede gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyeti sonucu ortaya çıkan kanser ilacına ait gayrimaddi hakkın kiralanması veya devrinden elde edilecek kazançlar istisnadan yararlanacak, ilacın bizzat üretilerek satılması halinde bu faaliyetten elde edilen kazancın gayrimaddi hakka isabet eden kısmı hariç istisnadan yararlanması mümkün olmayacaktır.
İstisna uygulamasında, mükellefin tam veya dar mükellefiyet esasında kurumlar vergisine tabi olmasının bir önemi yoktur.
3. İstisna kapsamına giren faaliyetler
İstisna, sadece yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlara tanınmıştır.
4691 sayılı Kanunda;
“Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge), bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni bilgileri elde etmek veya mevcut bilgilerle yeni malzeme, ürün ve araçlar üretmek, yazılım üretimi dahil olmak üzere yeni sistem, süreç ve hizmetler oluşturmak veya mevcut olanları geliştirmek amacı ile yapılan düzenli çalışmalar,
Yazılım, bir bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı bir diğer cihazın çalışmasını ve kendisine verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod listesini, işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren belgelerin ve hizmetlerin tümü,”
olarak tanımlanmıştır.
B- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNDAKİ DÜZENLEMELER

Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici 20. maddesine göre; 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununa göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde münhasıran bu bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden müstesnadır.
Maliye Bakanlığı; program ve lisans türleri itibarıyla istisnadan yararlanılacak bedele ilişkin olarak asgari sınır belirlemeye, istisna uygulanacak yazılım programlarını tanımlamaya ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye yetkilidir.

İstisna sadece, bölgede üretilecek yazılım, program ve lisansını kapsayacak bölge dışında yaratılan katma değeri kapsamayacaktır. Ayrıca katma değer vergisi istisnası sadece bölgede faaliyet gösteren kişi ve kurumlara tanınmış olup, bölgede yönetici şirket konumunda olan firmaların bu istisnadan yararlanması söz konusu değildir.[3]


C- KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDAKİ DÜZENLEMELER

1- Tanım ve Kapsam

5520 Sayılı Kanunun 10.maddesine göre; “(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:
a) Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tâbi iktisadî kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Matrahın yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde indirim konusu yapılamayan tutar, sonraki hesap dönemlerine devreder. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamını ve uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeler ile usûlleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 1 No.lı Tebliğinde “araştırma” ve “geliştirme” kavramları ayrı ayrı tanımlanmamış, tebliğin 10.2.1. Tanımlar bölümünde “Ar-Ge Harcamaları” tanımlanırken 10.2 Ar-Ge İndirimi bölümüne gönderme yapılmıştır.

Kanun maddesinde ve tebliğin bu kısmındaki Ar-Ge faaliyeti “bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni bilgileri elde etmek veya mevcut bilgilerle yeni malzeme, ürün ve araçlar üretmek, yazılım üretimi dahil olmak üzere yeni sistem, süreç ve hizmetler oluşturmak veya mevcut olanları geliştirmek amacıyla yapılan düzenli çalışmalar” olarak tanımlanmaktadır.

Görüldüğü gibi vergisel yönden “Araştırma” ve “Geliştirme” kavramları ayrı ayrı ele alınmamış, “Ar-Ge Faaliyetleri” olarak tanımlamaya gidilmiştir.

Öte yandan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayınlanan TMS 38 (Maddi Olmayan Duran Varlıklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı”nın Ek bölümünün 8.maddesinde geliştirme ve araştırma ayrı ayrı tanımlanmıştır.

Geliştirme, “ticari üretim ya da kullanıma başlamadan önce, yeni veya önemli ölçüde geliştirilmiş malzeme, aygıt, ürün, süreç, sistem ya da hizmetlerin üretim planı veya tasarımında araştırma sonuçları ya da diğer bilgilerin uygulanmasıdır.” Şeklinde tanımlanmıştır.

Araştırma ise, “yeni bir bilimsel ya da teknik bilgi ve anlayış kazanma amacıyla üstlenilen özgün ve planlı incelemedir” şeklinde tanımlanmıştır.

2- Ar-Ge faaliyetleri

Kurumlar Vergisi Tebliğine geri dönersek tanımdan da anlaşılabileceği gibi Ar-Ge kısaca yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme faaliyetleri çerçevesinde işletme bünyesinde yapmış oldukları çalışmalar şeklinde tanımlanmıştır. Fakat tebliğ sadece tanımla yetinmemiş, Ar-Ge faaliyetlerine giren ve girmeyen faaliyetleri de saymıştır.

Buna göre aşağıdaki faaliyetler Ar-Ge faaliyetleridir:

- Bilimsel ve teknolojik alanlardaki belirsizlikleri gidermek ve bunları aydınlatmak amacıyla, bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni teknik bilgilerin elde edilmesi,

- Yeni yöntemlerle yeni ürünler, madde ve malzemeler, araçlar, gereçler, işlemler, sistemler geliştirilmesi, tasarım ve çizim çalışmaları ile yeni teknikler ve prototipler üretilmesi,

- Yeni ve özgün, tasarıma dayanan yazılım faaliyetleri,

- Yeni üretim yöntem, süreç ve işlemlerinin araştırılması ve geliştirilmesi,

- Bir ürünün maliyetini düşürücü, kalite, standart ve performansını yükseltici yeni tekniklerin /teknolojilerin araştırılması.

Bu kapsamda değerlendirilen harcamalar da aşağıdaki gibidir:

Öncelikle Ar-Ge harcamalarının bu Tebliğ kapsamında değerlendirilebilmesi için ayrı bir Ar-Ge departmanı kurulmalıdır.

- İlk Madde ve Malzeme Giderleri

Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan direkt ilk madde, yardımcı madde, işletme malzemesi, ara mamül, yedek parça ve benzeri giderleri ile amortisman uygulamasına konu olmayan maddi ve gayri maddi kıymet iktisaplarına ilişkin giderleri kapsar.

- Personel Giderleri

Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla çalıştırılan ve faaliyetin gerektirdiği nitelikteki personel ile ilgili olarak tahakkuk ettirilen ücretler ile bu mahiyetteki giderlerdir. Ar-Ge departmanında çalışıyor olsalar bile hizmetliler ve benzeri vasıfsız personel ile başka departmanda çalışıp günün bir kısmında Ar-Ge departmanında çalışan personele ödenen ücretler bu kapsamda değerlendirilecektir.

- Genel Giderler

Ar-Ge faaliyetinde yapılan elektrik, su, bakım-onarım, haberleşme, nakliye, sigorta, kitap, dergi ve benzeri bilimsel yayın giderleri ile bizzat Ar-Ge faaliyeti için kullanılan tesislerle ilgili kira giderleri Ar-Ge kapsamına girmektedir.

- Dışardan Sağlanan Fayda ve Hizmetler

Normal bakım ve onarım giderleri dışında Ar-Ge faaliyetleriyle ile ilgili olarak işletme dışında yerli veya yabancı diğer kurum ve kuruluşlardan mesleki veya teknik destek alınması veya bunlara yaptırılan analizlerle ilgili olarak yapılan ödemelerle, bu mahiyetteki diğer ödemelerdir.

- Vergi, Resim ve Harçlar

Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin olan ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan ayni vergi, resim ve harçları kapsar. Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinin yürütüldüğü taşınmazlar için ödenen vergiler, Ar-Ge projesinde kullanılmak üzere ithal edilen mallarla ilgili gümrük vergileri ile benzeri vergi, resim ve harçlar bu kapsamdadır.

- Amortisman ve Tükenme Payları:

Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan bina, makine-tesis ve cihazlar, taşıtlar, döşeme ve demirbaş gibi maddi ve maddi olmayan duran varlıklar için ayrılan amortisman ve tükenme paylarından oluşur.

Diğer taraftan, iktisadi kıymetin münhasıran Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılması ve bu kullanımın sürekli olması gerekmektedir. Ar-Ge departmanı dışında başka faaliyetlerde de kullanılan iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlar Ar-Ge harcaması kapsamında değildir.

- Finansman Giderleri:

Ar-Ge projesi bazında yerli, yabancı ve uluslararası kurumlardan temin edilen kredilere ilişkin finansman giderleridir.

Fakat bu giderlerin Ar-Ge harcaması olarak değerlendirilmesi için tespit ve tevsik edilmesi gerekmektedir.

Ar-Ge sayılmayan faaliyetler de aşağıdaki gibidir:

- Pazar araştırması ya da satış promosyonu,

- Kalite kontrol,

- Sosyal bilimlerdeki araştırmalar,

- Petrol, doğalgaz, maden rezervleri arama ve sondaj faaliyetleri,

- İcat edilmiş ya da mevcut geliştirilmiş süreçlerin kullanımı,

- Biçimsel değişiklikler,

- Bilimsel ve teknolojik yenilik doğurmayan rutin faaliyetler,

- İlk kuruluş aşamasında kuruluş örgütlenmeyle ilgili araştırma giderleri,

- Proje sonucunda geliştirilen ürüne ilişkin fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik çalışmalar,

- Numune verilmek amacıyla prototiplerden kopyalar çıkarılıp dağıtılması ve reklam amaçlı tüketici testleri.

Kurumlar Vergisi Kanunu açısından Ar-Ge harcamalarının aktifleştirilmesi ve daha sonra amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmektedir. Bu aktifleştirme süreci de, Ar-Ge faaliyetinin sonunda yani denemelerin son bulduğu, ilk üretimin yapıldığı aşamada sona erer. Ancak, tamamlanan bir proje sonucunda elde edilen ürünün geliştirilmesi amacıyla yapılacak çalışmalar, yeni Ar-Ge projesi olarak değerlendirilir.

İster aktifleştirilsin, ister doğrudan gider yazılsın ilgili dönemde yapılan Ar-Ge harcamalarının tamamı üzerinden %40 oranında Ar-Ge indirimi ayrıca hesaplanacak ve indirim konusu yapılacaktır.
Mükellefler, Ar-Ge harcamalarının %40’ı oranında hesaplayacakları Ar-Ge indirimini, beyanname üzerinden hesaplanan kurum kazancından indirebileceklerdir. Ar-Ge indirimi, Ar-Ge faaliyetine başlandığı andan itibaren hem yıllık beyannamede hem de geçici vergi beyannamelerinde uygulanabilecektir. Hesaplanan Ar-Ge indirimi tutarı, mükellefler tarafından yıllık kurumlar vergisi beyannamesi ile geçici vergi beyannamesinin ilgili satırına yazılarak kazançtan indirilecektir. İlgili dönemde kazancın yetersizliği nedeniyle indirim konusu yapılamayan Ar-Ge indirimi tutarı sonraki hesap dönemlerine devredecektir.

Hatırlatılması gereken bir husus, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Serbest Bölgelerde kazancına istisna uygulanacak Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamalar dolayısıyla Ar-Ge indiriminden yararlanılması söz konusu değildir. Ancak, teknoloji geliştirme bölgelerinde veya serbest bölgelerde yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinin işletmenin kendi faaliyetiyle ilgili olması ve anılan kanunlarda yer alan istisnalara konu olmaması durumunda, bu tür harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilecektir.

3- İNDİRİMDEN YARARLANMA PROSEDÜRÜ

Ar-Ge indiriminden yararlanmak isteyen mükellefler, proje ve uygulama aşamalarında aşağıda belirtilen belgeleri ilgili birimlere göndereceklerdir.

i- Ar-Ge Projesi Raporu: Formatı 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 1 sıra numaralı Tebliği ekinde belirtilen bir rapor hazırlanıp Gelir İdaresi Başkanlığına elden ya da posta yoluyla gönderilir.

Bu raporda genel olarak firma hakkın genel bilgiler, projenin genel tanıtımı (amaçlar, aşamalar, başlangıç ve bitiş tarihleri, bütçe, Ar-Ge çalışmalarının yürütüleceği yer, sonuçta ortaya çıkacak fikri mülkiyet hakları ile ilgili beklentiler) gibi bilgiler yer alır.

Bakanlık raporun genel değerlendirmesini yaptıktan sonra, TÜBİTAK ve/veya üniversiteler ile araştırma konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettirecektir. Bu süreçte ihtiyaç duyulması halinde ilave bilgi veya belgeler de isteyerek gerekli incelemeler tamamlanacak ve yine formatı ilgili tebliğ ekinde belirtilen değerlendirme raporunu Gelir İdaresi Başkanlığına ve başvuru sahibine gönderecektir. İnceleyen kuruluşlarca Ar-Ge faaliyeti olarak değerlendirilmeyen projeler için yapılan harcamalar mükellef tarafından haksız yere indirim konusu yapılırsa, vergi cezası ve gecikme faizi ile birlikte mükelleften tahsil edilir.

Diğer yandan, Ar-Ge indiriminden yararlanan mükelleflerin, kurumlar vergisi beyannamesinde yararlanılan Ar-Ge indiriminin doğru hesaplandığı ve uygulandığına ilişkin YMM tasdik raporunu ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde bağlı bulundukları vergi dairelerine vermeleri gerekmektedir. Tam tasdik raporunda Ar-Ge indirimine ilişkin hususlara yer verilmesi halinde, Ar-Ge indirimine ilişkin olarak ayrıca tasdik raporu düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.




III- SONUÇ

Ülkemizin Ar-Ge yatırımları konusunda yeterli seviyede olmadığı bir gerçektir. Ayrıca mevcut Ar-Ge yatırımlarının gelişmiş ülkelerin aksine ağırlıklı olarak devlet tarafından finanse edildiği ve gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu noktada özel sektörün de üzerine düşen görevi yerine getirebilmesi için başta vergi kanunlarında olmak üzere bir çok alanda Ar-Ge yatırımlarının teşvik edilmesini sağlayacak yasal adımların atılması gerekmektedir. Yukarıda da kısaca açıklamaya çalıştığımız indirim ve istisna türü teşviklerin yanında hala tasarı aşamasında olan “ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME FAALİYETLERİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI” ile Ar-Ge yatırımlarında gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak hedeflenmektedir.




[1] Araştırma – Geliştirme Harcamalarında Ar-Ge İndirimi, Selahattin Tuncer, Yaklaşım Dergisi, Mayıs 2006
[2] Turkishtime Dergisi, Ağustos 2007 Sayısı
[3] Nalan Akgün, Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Vergisel Avantajlar, www.verginet.net

28 Kasım 2007 Çarşamba

İRTİBAT BÜROLARI - ÇİN VE RUSYA ORTAK NOKTALAR




Her iki ülke mevzuatı da incelendiğinde bu ülkelerde kurulacak irtibat bürolarının tabi olacakları yasal hak ve yükümlükler ile Türkiye’de kurulan yabancı şirketlere ait irtibat bürolarının Türkiye’de tabi oldukları hak yükümlülükler açısından büyük ölçüde benzerlikler arz etmektedir.

Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de irtibat bürolarının ticari faaliyette bulunmaları yasaktır ve yine ülkemizde de olduğu gibi ülkelerin yasal mercilerinden gerekli izinlerin alınması gerekmektedir.

32 Sayılı Türk Parasını Koruma Hakkında Kararın 13. maddesine göre “Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında irtibat bürosu, temsilcilik ve benzerlerini kurmaları ve bunların kuruluş masrafları ile faaliyet giderlerinin bankalarca transferi serbesttir.”

Vergi kanunları açısından incelendiğinde de firmaların yurt dışındaki irtibat bürosu ile ilgili olarak yaptığı harcamaların, ticari faaliyetle ilgili olması ve bu hususların tevsik edilmesi kaydıyla kanuni defterlere gider yazılmasının mümkün olduğu görülmektedir.

Bu noktada, yurt dışındaki irtibat bürolarının ülke mevzuatlarına göre vermesi gerekebilecek vergi beyannameleri ve olası incelemeler (özellikle ticari faaliyette bulunup bulunmadığı ile ilgili) dolayısıyla da yapılan harcamalarla ilgili dökümantasyonun düzgün yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

İrtibat bürolarında çalıştırılan personele ödenen ücretler konusunda ise, yurt dışındaki işyeri irtibat bürosu niteliğinde ise, yani bu işyerinin kendi hasılatı yoksa, yani işyerine ilişkin masraflar Türkiye’den karşılanıp Türkiye’de gider kaydedilmekte ise, uyruğuna ve ikamet yerine bakılmaksızın bu ofiste çalışanlara yapılan ücret ödemeleri prensip olarak gelir vergisi stopajına tabidir. Ancak söz konusu ücret ödemeleri ilgili ülke vergi kanunlarına göre o ülkede gelir vergisi veya benzeri bir vergiye tabi tutulmakta ise, bu ücret gelirinin Türkiye’de ayrıca vergilenmemesi gerekmektedir. (Ayrıca hangi ülkede irtibat bürosu kurulacaksa o ülkeyle imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarına bakılması gerekmektedir.) Hatırlanması gereken bir diğer husus bazı ülkelerdeki irtibat ofislerinde (ÇİN) kendi ülkesinin vatandaşlarının da çalıştırılması istenebilmektedir.

Yurt dışında irtibat bürosu kuran firmalara vergisel anlamda sağlanan bir teşvik ya da avantaja mevzuatta rastlanılmamıştır. Öte yandan Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından “Yurt Dışında Ofis - Mağaza Açma, İşletme ve Marka Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” hükümleri uyarınca Yurtdışında açılan mağaza, depo, ofis, showroom’ların kira ve demirbaş/dekorasyon giderlerinin bir kısmı (belirli bir üst limit dahilinde) desteklenmektedir. Yurt dışında açılacak irtibat bürosunun bu tebliğ kapsamına girip girmemesi vergisel bir durum olmadığından, konuyla ilgili bilginin Dış Ticaret Müşteşarlığından alınabilecektir.

61 Seri No.lu KDVGT Kapsamında Yapılan Satışlarda İade Alınacak KDV’nin Belirlenmesi Ve KDV Beyannamesine Aktarılmasında Özellik Arzeden Durumlar




KDVK’nun 11. maddesinin (b) bendinde bahsedilen Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara yapılan teslimler 43 Seri No.lu KDVGT ile ihracat istisnası kapsamına alınmış ve uygulama ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre istisna, verginin satışı sırasında tahsil edilip, malın yurt dışına çıkarılışını müteakip alıcıya iade edilmektedir.

Fakat Türkiye’deki ihracatın artması özellikle de Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu oluşan konjonktürde Türkiye’ye bu bölgeden gelen turistlerin kendi ülkelerinde satmak üzere burada aldığı malların hacminin artması ve bu yönde gelen talepler doğrultusunda Maliye Bakanlığı 3065 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanarak, 01.03.1997 tarihli Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe giren 61 Seri No’lı KDVGT’ni yayınlamıştır. (Daha sonra yayınlanan 64 ve 71 Seri No.lu KDVGT’lerinde aynı konuyla ilgili ek düzenlemeler bulunmaktadır.)

61 Seri No.lı tebliğde ilk olarak; “Türkiye’de ikamet etmeyenlere döviz karşılığı satışlarda KDV İhracat İstisnası izin belgesi” alınması ile ilgili aranılan şartlar ve yapılması gereken işlemlerden bahsettikten sonra bizim konumuzu ilgilendiren, yapılan satışların beyannamede gösterilme şekli ve de iade talep edilecek tutarla ilgili bilgiler verilmektedir.

Tebliğin 4. maddesinde “Bu kapsamda yapılan satışlar, ihracat istisnasına ilişkin esaslar çerçevesinde beyan edilecektir. Buna göre, Türkiye'de ikamet etmeyenlere 1 ay içinde yapılan satışların toplam bedeli, beyannamenin 24. satırına dahil edilecektir. Bu satışlardan en geç beyanname verme süresinin son gününe kadar faturaları gümrükte onaylatılarak satıcılara intikal ettirilenler, bu süre içinde döviz alım belgesi de temin edilmek şartıyla, aynı beyannamenin ihracat istisnasına ait 25. satırında gösterilerek katma değer vergisi matrahından indirilecektir. Bu döneme ait beyannameye, gümrükte onaylanan Özel Faturaların tarih, sıra ve seri numaraları ile tutarlarını ihtiva eden bir listenin yanı sıra bu tutarlara ait döviz alım belgeleri de eklenecektir. Liste işletme yetkililerince kaşe ve imza tatbiki suretiyle onaylanacaktır.
Bu satışların bünyesine giren vergiler, indirimin mümkün olmaması halinde, bu Tebliğin 6. bölümündeki açıklamalara uyulmak şartıyla genel esaslar çerçevesinde mükellefe nakden veya mahsuben iade edilebilecektir. İade için "İade Hakkı Doğuran İşlemlere ve ihraç Kaydıyla Teslimlere Ait Bildirim"in doldurulması gerekmektedir. Bildirimin 71. satırına istisna kapsamındaki satışlara ait bedeller, 72. satırına ise bu satışların bünyesine giren vergiler yazılacak, bildirimin diğer satırları bu bilgilere göre doldurulacaktır.” denilmektedir.
Yukarıda tebliğde geçen ifadelere ve tebliğin sonunda verilen örneğe bakıldığında, 61 No.lı tebliğ kapsamında yapılan satışların ilgili aya ait beyanname verme günü sonuna kadar DAB (Döviz Alım Belgesi) ve onaylı özel faturaları gelenlerle ilgili KDV Beyannamesinin nasıl doldurulacağı hakkında bilgi verildiği ama bahsedilen beyanname formatının eski olduğu fark edilecektir. Bilindiği gibi tebliğin yayınlandığı 1997 tarihinden itibaren KDV Beyannamesi müteakip defalar değişikliğe uğramıştır. Ayrıca bugün bir çok mükellef e-beyanname olarak beyannamelerini hazırlayıp elektronik ortamda göndermektedirler.

“Yeni KDV Beyannamesinde bavul ticareti kapsamındaki satışların ve iade edilecek vergilerin beyanında önemli değişiklik yapılmıştır. Daha önce satışın yapıldığı dönemde istisna şartları da gerçekleşmiş ise yüklenilen vergilerden indirilemeyen tutar iade edilmekteydi. Satışın yapıldığı dönemde istisna şartları gerçekleşmemiş ise, şartların gerçekleştiği dönemde yüklenilen vergiler değil, daha önce beyan edilen tutar indirim ve iade konusu yapılmaktaydı. Yeni beyanname dizaynına göre, her halükarda yüklenilen vergiler indirim ve iade konusu yapılacaktır.”[1]

Yine aynı Tebliğin 4. maddesinin devamında ise “Türkiye’de ikamet etmeyenlere Özel Fatura düzenlenerek vergi tahsil edilmeden yapılan satışlardan beyanname verme süresi içinde döviz alım belgesi temin edilemeyen ve gümrükte onaylanmış Özel Faturası intikal etmeyenler hakkında aşağıdaki şekilde işlem yapılacaktır.
- Bu satışlara ait bedeller, satışın yapıldığı dönem beyannamesinin 24. satırına dahil edilecek, ancak 25. satırda matrahtan düşülmeyecek, böylece üzerlerinden vergi hesaplanacaktır.
- Bu satışlara ait Özel Faturanın, bu Tebliğin (3/d) bölümünde belirtilen süreler ve esaslar çerçevesinde gümrükte onaylatılıp, satıcıya intikal etmesi halinde, istisna kapsamında işlem yapılabilecektir. İstisna, onaylı Özel Faturanın satıcıya intikal ettiği dönemde uygulanacaktır. Bu dönem beyannamesinin 54. satırına, onaylı Özel Faturalarda gösterilen her mal için ait oldukları oranlara göre hesaplanacak katma değer vergisi, indirim olarak yazılacaktır. Fatura bedelleri bu dönem beyannamesinin 24 ve 25. satırlarına yazılmayacaktır.
Bu kapsamdaki satışlarda iade hakkı, gümrükte onaylanmış özel Faturanın satıcıya intikal ettiği dönemde doğmaktadır. Bu dönemde beyannameye ekli Bildirimin 71. satırına bu kapsamdaki satışların toplam bedeli, 72. satırına ise beyannamenin 54. satırında gösterilen tutar yazılacaktır. Beyannameye bildirim ile birlikte, bu kapsamdaki satışlara ait onaylı Özel Faturaların gösterildiği bir liste eklenecektir. Listenin yukarıda anlatıldığı şekilde onaylanması gerekmektedir. İade, bu Tebliğin 6. bölümündeki açıklamalara uyulmak şartıyla genel esaslar çerçevesinde yapılacaktır.” denilmektedir.
Bu noktada eski formattaki KDV Beyannamesi ve 61. No.lu tebliğdeki indirim-iade mekanizması ile yeni versiyon KDV Beyannamesinin doldurulma mantığı çelişmektedir. Bilindiği gibi 61 No.lu tebliğe göre ilgili ayda 61 No.lu Tebliğ kapsamında yapılan satışlardan, o ayın KDV Beyannamesi verme süresi sonuna kadar onaylı özel faturası gelen ve DAB’ı (Döviz Alım Belgesi) temin edilen satışlara konu olan mallar için yüklenilen KDV indirilemediği taktirde iadeye konu olmaktadır. Sonraki dönemde onaylı faturası ve DAB’ı temin edilen satışlarla ilgili ise yüklenilen KDV değil, önceki dönemde 25.satırda beyan edilip onaylı faturası ve DAB’ı ulaşmadığı için 36.satıra yazılamayıp indirilemeyen KDV iadeye konu olmaktadır.

Halen kullanılmakta olan KDV Beyannamesi formatında 61 no.lu KDVGT kapsamında ilgili ayda yapılan satışların tutarı ve hesaplanan KDV’si beyannamenin 24. ve 25. satırlarına yazılacaktır (E-beyanname’de matrah kısmındaki diğer işlemler bölümünde 502 no.lı kod). Buraya yazılacak tutarda gümrük onaylı özel faturası gelen ve DAB’ı olanlar ya da olmayanlar şeklinde bir ayrım yapılmayacak ilgili aydaki 61 No.lu Tebliğ kapsamındaki tüm satışlar ve bununla ilgili hesaplanan (ama alıcıdan tahsil edilmeyen) KDV 24. ve 25. satırlara yazılacaktır.

İlgili dönemde ya da önceki dönemlerde 61 No.lu KDVGT kapsamındaki satışlardan, gümrükçe onaylı faturaları ve DAB’ları temin edilen kısım için bu dönemde ya da önceki dönemlerde 25.satırda beyan edilen KDV tutarı, 36. satıra yazılarak indirime konu edilir. (Beyanname verme süresi sonuna kadar olan sürede onaylı fatura ve DAB’ı temin edilen satışlara ait olup 25.satırda fuzulen gösterilmiş bulunan KDV tutarı, aynı aya ait beyannamenin 36. satırında gösterilerek birbirini götürür. Ancak onaylı fatura ve DAB daha sonra ele geçirildiğinde ve gösterim şekli KDV ödenmesine yol açabilir, onaylı fatura ve DAB’ın temin edilmesine bağlı olarak daha sonraki aylara ait beyannamenin 36. satırında gösterilmek suretiyle indirim konusu yapılır, bu ayda indirimle giderilemeyen KDV varsa ve istenirse 9 no.lu tablo doldurulmak suretiyle iade talebine konu edilebilir.).[2] (E-beyannamede İndirimler kısmındaki 105 no.lu satır)

KDV Beyannamesinin 25. satırında beyan edilen 61 No.lu Tebliğ kapsamındaki satışlara ait KDV’den onaylı faturası ve DAB’ı beyanname verme süresine kadar gelen satışlarla ilgili beyan edilen KDV ve önceki dönemlerde satışı gerçekleşmiş ama yasal süreler içinde (satışı takip eden aydan itibaren 3 ay içinde yurt dışı edilmesi, faturası gümrükte onaylandıktan sonra bir ay içinde satıcıya ulaşması) onaylı faturası ve DAB’ı temin edilen satışlara ait önceki aylarda 25. satırda beyan edilmiş KDV, 36. satıra yazılarak indirim konusu yapılacaktır. Yeni KDV Beyannamesinde ise 36. satıra (61. No.lu KDV Genel Tebliği Kapsamındaki Teslimlerle İlgili Düzeltilecek KDV) yazılan tutarın TABLO 9 Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler bölümünde 407 Koduyla 61 No.lu KDV Genel Tebliği kapsamındaki teslimlerle ilgili düzeltilecek KDV olarak gösterilecek ve indirimle giderilemediği taktirde iade talebine konu olabilecektir.

407 sayılı Kod’un açıklamasına bakıldığında “Bu dönemde veya önceki dönemlerde yapılan 61 No.lu KDV Genel Tebliği kapsamındaki satışların, istisna şartları bu dönemde oluşan (Onaylı Özel Faturası ve Döviz Alım Bölgesi bu dönemde temin edilen) kısmı üzerinden hesaplanan KDV yazılacaktır.” denilmektedir. Ayrıca e-beyanname programındaki yardım menüsünde bulunan KDV Beyannamesi doldurma kılavuzuna bakıldığında da, “407 kodlu işlem türü satırına, 105 kodlu satırdaki tutar yazılacaktır. Bu işlemler dolayısıyla iade almak istemeyenler 403 ve 407 kodlu satırlara “0” girmelidir.” denilmektedir. 105 kodlu satırın ise beyanname düzenleme programına bakıldığında matbu KDV beyannamesindeki 36. satırın olduğu görülecektir.

Dolayısıyla Tebliğde belirtilen, satışın yapıldığı aya ait beyanname verme süresine kadar onaylı faturası ve DAB’ı temin edilen mallarla ilgili sadece yüklenilen KDV’nin iadeye konu olması, onaylı faturası ve DAB’ı sonraki dönemlerde ulaşan satışlarla ilgili ise yüklenilen KDV’nin değil de satışın yapıldığı dönem beyannamesinde 25.satıra yazılan ama o dönemde indirilemeyen KDV’nin iadeye konu edilebilmesi yeni formattaki beyanname doldurma mantalitesi ile çelişmektedir.

Yüklenilen KDV konusunda da aynı çelişkiler devam etmektedir. Yukarıda kısa olarak ta değindiğimiz gibi, eski beyanname düzenleme kılavuzu ve Tebliğe göre sadece satışın yapıldığı aya ait KDV Beyannamesi verme süresi sonuna kadar onaylı faturası ve DAB’ı gelen mallarla ilgili yüklenilen KDV iade konusu yapılabilmekte, bu süre zarfında onaylı faturası veya DAB’ı temin edilemeyenlerin ise yüklenilen KDV’si iade konusu yapılamamaktadır.

Oysa yeni beyannamede Sayın Kemal Oktar’ın da kitabında belirttiği gibi Yeni beyanname dizaynına göre, her halükarda yüklenilen vergiler indirim ve iade konusu yapılacaktır.

Nitekim hali hazırda kullanılan KDV Beyannamesinde İadeye konu olacak yüklenilecek KDV’nin yazılacağı Tablo 9’daki 403 Kodu açıklamasına bakıldığında; “bu dönem veya önceki dönemlerde 61 Seri No.lu KDV Genel Tebliği kapsamında yapılan ancak istisna şartları bu dönemde oluşan teslimlere ilişkin bedel ve bu teslimin bünyesine giren KDV yazılacaktır.”[3] denilmektedir.

Sonuç olarak yukarıdaki açıklamalar ışığında şu anda kullanılan KDV Beyannamesinde (hem matbu hem de e-beyanname) 61 Seri No.lu KDV Genel Tebliği kapsamında yapılan satışlarla ilgili hem yüklenilen hem de satış yapıldığında 25. satıra yazılarak beyan edilen KDV, söz konusu satışlarla ilgili onaylı fatura ve DAB temin edildiğinde indirimi mümkün olmadığı takdirde iadeye konu olabilecektir.

Konuyu daha anlaşılır kılmak için 61 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde bahsedilen örneğin KDV Beyannamesine nasıl aktarıldığı gösterilecek ve aynı işlemlerin 2006 döneminde gerçekleştiği varsayımıyla KDV Beyannamesi yeniden düzenlenecektir.

Örneği incelerken, TL tutarlar YTL’ye dönüştürülecek, örnekteki rakamları değiştirmemek için de KDV oranlarına dokunulmayacaktır. Ayrıca 61. no’lu tebliğ kapsamında özel fatura düzenleme sınırı örneğin, karşılaştırılabilir olmasını engellememesi bakımından dikkate alınmamıştır.

“ÖRNEK:
Türkiye'de İkamet Etmeyenlere Döviz Karşılığı Satışlarda Katma Değer Vergisi İhracat İstisnası İzin Belgesi alan mükellef (A)'nın Mart 1997 dönemindeki işlemleri aşağıdadır.
- Yurtiçi satışlar
150.000.000
- Türkiye'de ikamet etmeyenlere bu Tebliğ uyarınca vergi tahsil edilmeden Özel Fatura ile yapılan satışlar
600.000.000
- Vergi tahsil edilmeyen satışların bünyesine giren vergiler
60.000.000
- Önceki dönemden devreden indirilebilir vergi
24.000.000
- Bu döneme ait indirilebilir vergi
86.000.000
Türkiye'de ikamet etmeyenlere Özel Fatura ile yapılan satışların 500.000.000 liralık kısmına ait onaylı Özel Faturalar ve döviz alış belgeleri 25 Nisan 1997 tarihine kadar temin edilmiştir. Bu satışların bünyesine giren vergi 50.000.000 lira olarak hesaplanmaktadır.
Bu bilgilere göre mükellefin Mart 1997 dönemine ait beyannamesinin 24. satırında 750.000.000 lira, 25. satırında ise 500.000.000 lira yer alacaktır. Aynı dönemde mükellefin sonraki dönemlere devreden vergisi (62. satır) 72.500.000 lira olarak hesaplanacaktır.
Bu mükellefin Mart 1997 dönemine ait katma değer vergisi beyannamesine ekli bildirim ise aşağıdaki şekilde doldurulacaktır.
71. satır: 500.000.000
72. satır: 50.000.000
Bildirimin diğer satırları ve Beyanname, bu bilgiler dikkate alınarak 39 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğindeki açıklamalar çerçevesinde doldurulacaktır.
Mart 1997 döneminde Türkiye'de ikamet etmeyenlere Özel Fatura ile yapılan ve 25 Nisan 1997 tarihine kadar döviz alım belgesi ile onaylı Özel Faturaları temin edilemeyen 100.000.000 liralık satış bu dönemde istisna kapsamına dahil edilmemiştir.
Bu satışlara ait Özel Faturaların Mayıs ayı içinde gümrükte onaylanıp satıcıya intikal etmesi halinde, Mayıs 1997 dönem beyannamesinin 54. satırına 15.000.000 (satılan malların genel vergi oranına tabi mallardan oluştuğu varsayılmaktadır) lira, 71. satırına 100.000.000 lira, 72. satırına 15.000.000 lira yazılacaktır. Beyannamenin 24 ve 25. satırlarına bu satışlar dahil edilmeyecektir.”[4]
Şimdi de aynı verilerin 2006 mart döneminde gerçekleştiğini varsayarak şu anda kullanılan KDV Beyannamesini düzenleyelim.
- Yurtiçi satışlar
150.,00 YTL
- Türkiye'de ikamet etmeyenlere bu Tebliğ uyarınca vergi tahsil edilmeden Özel Fatura ile yapılan satışlar
600,00 YTL
- Vergi tahsil edilmeyen satışların bünyesine giren vergiler
60,00 YTL
- Önceki dönemden devreden indirilebilir vergi
24,00 YTL
- Bu döneme ait indirilebilir vergi
86,00 YTL
Türkiye'de ikamet etmeyenlere Özel Fatura ile yapılan satışların 500,00 YTL’lik kısmına ait onaylı Özel Faturalar ve döviz alış belgeleri 20 Nisan 2006 tarihine kadar temin edilmiştir. Bu satışların bünyesine giren vergi 50,00 YTL olarak hesaplanmaktadır.
Bu bilgilere göre mükellefin Mart 2006 dönemine ait beyannamesinde 150,00 YTL’lik satışı ve bunla ilgili hesapladığı KDV’yi beyannamenin Matrah ve Vergi Bildirimi bölümünün ilgili satırlarına yazılır. Beyannamenin 24. ve 25. satırlarına mart ayında Türkiye’de ikamet etmeyenlere 61. No.lu Tebliğ uyarınca vergi tahsil edilmeden Özel Fatura ile yapılan satışların matrahı olan 600,00 YTL (24.satıra) ve bununla ilgili hesaplanan (ama tahsil edilmeyen) KDV’de (Tebliğin yayınlandığı tarihte KDV oranı %15 olduğundan ve karşılaştırma konusunda problem çıkmaması için KDV oranı yine %15 alınmıştır.) yani 90,00 YTL (25.satıra) yazılır.

Önceki dönemden devreden indirilebilir KDV olan 24,00 YTL, beyannamenin 32. satırına, bu döneme ait indirilebilir KDV olan 86,00 YTL ise 33. satıra yazılır.

Mart ayına ait KDV Beyannamesinin son verilme günü olan tarihe kadar onaylı faturası ve DAB’ı temin edilen 500,00 YTL’lik satışla ilgili aynı beyannamenin 25. satırına yazılan 75 YTL’lik kısmı beyannamenin 36. satırına yazılarak indirim konusu yapılır. Ayrıca mevcut KDV beyannamesi düzenlemesi ile ilgili yapılan açıklamalara istinaden, 36. satırına yazılan KDV tutarı ve buna ilişkin matrah (500,00 YTL matrah, 75 YTL KDV) beyannamenin arka tarafında bulunan Tablo 9 Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler bölümüne 407 kod numarasıyla yazılır. (70 ve 79 No.lu Satırlar arasındaki satırlara).

Mart ayında satılan ve mart ayı beyannamesinin son verilme tarihine kadar onaylı faturası ve DAB’ı temin edilen 500,00 YTL’lik satışı oluşturan mallarla ilgili yüklenilen KDV (600,00 YTL için 60 YTL ise 500,00 YTL lik kısmına 50 YTL tekabül etmektedir) olan 50 YTL, beyannamenin Tablo 9 kısmında bulunan Diğer İade Doğuran İşlemler Bölümünde bu sefer 403 kod numarasıyla 70 ve 79. satırlar arasındaki satırlara yazılır. (Teslim ve Hizmet Bedeli Satırına 500 YTL, İadeye Konu Olan KDV satırına ise 50 YTL).

Yukarıdaki örnekte de açıklamaya çalıştığımız gibi, yeni formattaki KDV Beyannamesi ile tebliğin yayınlandığı tarihteki KDV Beyannamesi arasındaki format farkı dolayısıyla iadeye konu olacak tutar konusunda farklılıklar söz konusu olmaktadır. Eski formattaki beyannamede mart ayında 50 YTL iadeye konu olabilecek KDV söz konusu iken, yeni format beyannamede 125 YTL iadeye konu olmaktadır. Ayrıca DAB’ı ve onaylı faturası yasal süre içinde olmak kaydıyla sonraki dönemde gelen satışlarla ilgili eski formattaki beyannamede yüklenilen KDV’nin iadeye konu olması söz konusu değil iken yeni format beyannamede Tablo 9’da bulunan 403 nolu kod açıklamasındaki “Bu dönem veya önceki dönem…” ibaresi ile Sayın Kemal Oktar’ın “yüklenilen KDV’nin her halükarda indirimi ya da iadeye konu edilebilmesi” yorumu yüklenilen KDV’nin iadeye konu edilebileceğini açık bir şekilde göstermektedir.

SONUÇ:

Tebliğde bahsedilen örneğin yeni beyanname formatına göre düzenlediğimiz yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi 61. sayılı Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nde açıklanan bu kapsamdaki satışlarda ilgili yüklenilen ve beyan edilen KDV’nin iade mekanızması yeni beyanname formatında ve e-beyanname formatında değişikliğe uğramaktadır. Yni formata göre 61. No.lı Tebliğ kapsamındaki satışlarla ilgili hem yüklenilecek hem de beyan edilen KDV iade şartları oluştuğunda indirimi mümkün olmadığı takdirde iadeye konu olabilmektedir. Konu ile ilgili uygulayıcılar da tebliğdeki örneklerle beyanname düzenleme kılavuzundaki açıklamalar karşılaştırdığında kafalarında soru işaretleri oluşmaktadır. Biz de bu soru işaretlerini bir nebze azaltmak amacıyla bu çalışmayı hazırlamış bulunuyoruz. Fakat konu ile ilgili Vergi Daireleri arasında söz konusu olabilecek uygulama farklarını dikkate alarak, iade talebi söz konusu olduğu takdirde bağlı bulunulan Vergi Dairesinde konu ile ilgili görüş almanın yararlı olacağını inanmaktayız.
[1] Kemal Oktar, Gelir İdaresi Başkanlığı Müdürü, KDV İstisnalar ve İadeler, Sayfa 54, Maliye Hukuk Yayınları

[2] Mehmet Maç, YMM, Mali Çözüm 69, İSMMMO Yayın Organı
[3] Beyanname Düzenleme Programı, KDV Beyannamesi Doldurma Yardım Menüsü
[4] 61 Seri No’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinden aynen alınmıştır.

Çok Amaçlı Araç Alımında Yüklenilen KDV’nin İndirimi


“Çok amaçlı araç” olarak tanınan Doblo, Connect, Kango, Expres, Combi, Partner, Caddy, Transpoter, Starex gibi araçlar, ister 1+1 ister 4+1 olsun, 21.07.2005 tarihine kadar yük taşımak üzere imal edilmiş araç olarak sınıflandırılmıştı. Ancak, Gümrük Müsteşarlığı’nın 8 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği (Tarife-Sınıflandırma Kararları) ile bu araçlardan şoför mahallinin arkasında koltuğu veya camı bulunanlar, 21.07.2005 tarihinden itibaren binek otomobili sınıfına dahil edildi.
Tebliğle belirlenen yeni kriterlere göre, hem yolcu hem de yük taşıyabilen araçlardan şoförün arkasında da koltuğu veya yanda camları olan araçlar binek otomobili sayılıyor. Hatta, sadece önde iki kişilik koltuğu (1+1) olsa dahi, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemeri veya emniyet kemeri montajı için tertibat ya da koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat bulunan, arka kısmı yolcu bölümündeki döşemeyle kaplı olan, arka kısmında da havalandırma, iç aydınlatma veya küllük bulunan, yolcu bölümü ile arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan araçlar da binek otomobili sınıfına dahil edildi.
Buna göre, Doblo, Connect, Kango, Expres, Combi, Partner, Caddy, Transpoter, Starex gibi (4+1) araçlar 21.07.2005 tarihinden itibaren binek otomobil sınıfına dahil edildiğinden, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, bu araçların alımında ödenen KDV’nin, KDV Kanunu’nun 30/b maddesine göre indirim konusu yapılmaması gerekiyor.
(Ayrıntılı bilgi için bkz. Hayreddin ERDEM, “Binek Otomobili ve Panelvan Tipi Araçlarda KDV ve ÖTV Uygulaması”, Yaklaşım, Mayıs 2007, Sayı: 173, s. 172; Nuri DEĞER, Açıklamalı ve Uygulamalı Katma Değer Vergisi Kanun, Yaklaşım Yayıncılık, Temmuz 2007, s. 814-816).

27 Kasım 2007 Salı

Asgari Geçim İndiriminden Maaşa Eklenecek GERÇEK Tutar

SON GÜNLERDE MAİL OLARAK ORTALIKTA DOLAŞAN, ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ DOLAYISIYLA MAAŞLARA EKLENECEK VERGİ İADESİ DİYE BİR TABLO VAR. BU TABLOYA GÖRE ÇALIŞANLARIN BRÜT MAAŞLARINA GÖRE ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ DOLAYISIYLA ALACAKLARI TUTARLAR YER ALMAKTA.

2.000 YTL BRÜT MAAŞI OLAN KİŞİ X YTL, 3.000 YTL BRÜT MAAŞ ALAN KİŞİ Y YTL ALACAK ŞEKLİNDE BİLGİ VERİLMEKTE.

MAİLLE ORTALIKTA GEZEN TABLO TAMAMEN YANLIŞTIR. ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARI SİZİN MAAŞINIZ NE OLURSA OLSUN ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN HESAPLANACAKTIR. KONUYLA İLGİLİ DOĞRU BİLGİYİ AŞAĞIDA DİKKATİNİZE SUNUYORUM.



Asgari Geçim İndirimi Tutarının Tespiti


Matrah

Sayı

Oran

Tutar

Kendisi İçin

585,00

1

50,0%

292,5

Eşi İçin

585,00

1

10,0%

58,5

İlk 2 Çocul İçin

585,00

2

7,5%

87,75

Diğer İki Çocuk İçin

585,00

2

5,0%

58,5





497,25

Uygulanacak asgari geçim indiriminin asgari ücretlinin bordrosuna uygulanması halinde gelir vergisi matrahı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Gelir Vergisi Matrahı = Brüt Ücret � (SSK İşçi Primi + İşsizlik Primi + Asgari Geçim İndirimi)

Gelir Vergisi Matrahı = 585 � (81,90 + 5,85 + 497,25)

Gelir Vergisi Matrahı = 0

Eski ve yeni uygulamada ücret bordrosu ise şu şekilde olacaktır.


Eski

Uygulama

Yeni

Uygulama

Brüt Ücret

585,00

585,00

SSK Primi İşçi Hissesi

81,90

81,90

İşsizlik Sig.İşçi Hissesi

5,85

5,85

Gelir Vergisi Matrahı

497,25

0,00

Gelir Vergisi

74,59

0,00

Damga Vergisi

3,51

3,51

Kesintiler Toplamı

165,85

91,26

Net Ücret

419,15

493,74




SSK Primi İşveren Gissesi

114,08

114,08

İşsizlik Sig. İşveren Hissesi

11,7

11,7

İşçinin İşverene Toplam Maliyeti

710,78

710,78




Net Ücret Artışı


74,59

ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME FAALİYETLERİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI

I- GİRİŞ

Bu Kanun tasarısının amacı; ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulması için teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üretim süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini, verimliliğin artırılmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini, teknolojik bilginin ticarileştirilmesini, rekabet öncesi işbirliklerinin geliştirilmesini, teknoloji yoğun üretim, girişimcilik ve bu alanlara yönelik yatırımlar ile Ar-Ge ‘ye ve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin hızlandırılmasını, Ar-Ge personeli ve nitelikli işgücü istihdamının artırılmasını desteklemek ve teşvik etmektir.

II- DESTEK VE TEŞVİK UNSURLARI

Kanun tasarısı ile getirilen destek unsurlarını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

1- ARGE İNDİRİMİ

Teknoloji geliştirme bölgeleri, TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesinde, Ar-Ge merkezlerinde kamu kurum ve kuruluşları tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge harcamalarının tamamı ile 500 ve üzerinde tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden Ar-Ge merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge harcamasının bir önceki yıla göre artışının yarısı, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 10.maddesi uyarınca kurum kazancından indirilir. (Söz konusu kanunda, Ar-Ge harcamalarının %40’ı indirilebilmektedir.) Kurum kazancının yetersiz olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim konusu yapılamayan tutar, sonraki hesap dönemlerine devredilir. Devredilen tutarlar her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınır.

2- GELİR VERGİSİ STOPAJI TEŞVİKİ

Ar-Ge indirimi bölümünde belirtilen Ar-Ge desteğinden yararlanan işletmelerde çalışan, kamu personeli hariç, Ar-Ge personelinin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinin doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde sekseni, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir.

3- SİGORTA PRİMİ TEŞVİKİ

2.kısımda bahsedilen Ar-Ge personelinin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı, her bir çalışan için beş yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.

4- DAMGA VERGİSİ İSTİSNASI

Bu kanun kapsamındaki Ar-Ge faaliyetleri ile ilgili düzenlenen kağıtlardan damga vergisi alınmaz.



5- TEKNOGİRİŞİM SERMAYESİ DESTEĞİ

Öncelikle teknogirişim sermayesini tanımlayalım. Teknogirişim sermayesi; meslek lisesi veya yüksekokulu mezunları ile örgün öğrenim veren üniversitelerin herhangi bir lisans programından bir yıl içinde mezun olabilecek durumdaki öğrenci, yüksek lisans veya doktora öğrencisi ya da lisans, yüksek lisans veya doktora derecelerinden birini ön başvuru tarihinden en çok beş yıl önce almış kişilerin, teknolojik ve yenilik odaklı iş fikirlerini, desteği veren kamu kurum veya kuruluşu tarafından desteklenmesi uygun bulunan bir iş planı çerçevesinde, katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürülebilmelerini teşvike etmek için yapılan sermaye desteğidir.

Kanun tasarına göre yukarıdaki tanımda belirtilen özellikleri taşıyanlara bir defaya mahsus 100.000 YTL’ye kadar teknogirişim sermaye desteği verilir. Bu tutar her yıl yeniden değerleme oranında artırılır.

6- GELİR YAZMAMA

Rekabet Öncesi İşbirliği Projesi; birden fazla kuruluşun; verimliliği artırmak, ölçek ekonomisinden yararlanmak, standardizasyon ve mevcut duruma göre daha yüksek katma değer sağlamak üzere rekabet öncesinde ortak parça veya sistem geliştirmek ya da platform kurabilmek amacıyla yürütecekleri, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik olarak yapılan fizibiliteye dayanan işbirliği anlaşması kapsamında, bilimsel niteliği olan projelerdir.

İşte bu projelerde işbirliğini oluşturan kuruluşların bu işbirliğine yaptıkları katkılar, işbirliği protokolünde belirlenen kuruluşlardan biri adına açılacak özel bir hesapta izlenir. Özel hesaba aktarılan tutarlar, katkı sağlayan kuruluşların Ar-Ge harcaması olarak kabul edilir ve proje dışında başka bir amaç için kullanılamaz. Proje hesabında toplanan paralar, proje özel hesabı açan kuruluşun kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz.

Ar-Ge faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler özel bir fon hesabında tutulur. Bu fon, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununa göre vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmaz. Bu fonun, elde edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziya uğratılmış sayılır.

Yukarıda kısaca bahsettiğimiz desteklerden yararlanabilme konusunda uygulama esasları, ilgili kanun tasarısının 3. maddesinde aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

- Kanunda öngörülen şartların taşındığına dair tespitler en geç 3 yıllık süreler itibarıyle yapılır.

- Gelir vergisi stopajı ve SSK işveren hissesine ilişkin teşviklerden yararlanacak olan destek personelinin tam zaman eşdeğer sayısı, toplam tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısının yüzde yirmisini geçemez.

- Kanunda öngörülen şartların ihlali veya teşvik ve destek unsurlarının amacı dışında kullanımı ile nihai ürün üretiminin ülke sınırları içerisinde yapılmaması halinde, zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler yönünden vergi ziyaı doğmuş sayılır.

- Bu kanun kapsamındaki indirim, istisna, destek ve teşviklerden yararlananlar, Gelir Vergisi Kanununun 89.maddesinin 1.fıkrası ile (9) numaralı bendi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükümlerinden ayrıca yararlanamazlar.


III. DEĞERLENDİRMELER

Söz konusu kanun tasarısı ile ilgili eleştirileri 3 başlıkta özetleyebiliriz:[1]

1- DENETİM SORUNU:

Yukarıda da bahsedildiği üzere tasarıda önemli vergi indirim ve teşvikleri bulunmakta. Bunlardan yararlanmak için de bazı şartlar öngörülmekte. Gerek bu şartların sağlanıp sağlanmadığı gerekse de ilerleyen aşamalarda yapılması gereken kontrol işlemlerinde hangi merciinin bunu yerine getireceği hakkında tasarıda bir kurum adının geçmemektedir.

Tasarıda denetime ilişkin yönetmeliğin Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılacağı belirtiliyor. Bu noktada özel sektör, Maliye Bakanlığının inisiyatifinin çok genişlememesi gerektiğini vurguluyor. Vergi teşvikleri dolayısıyla denetim yetkisi mali müşavirlere verilirse bunun Türkiye’de Ar-Ge’ye büyük zarar vereceği iddia edilmekte. Özel sektör temsilcilerinin isteği, denetim yetkisinin Tübitak ile Teknoparklar’a verilmesidir.


2- TEŞVİKTEN YARARLANACAK PERSONELİN YERİ

Tasarıdaki bir diğer eksiklik teknoparklarda çalışan Ar-Ge personelinin teknopark dışındaki Ar-Ge faaliyetleri sırasında vergi avantajlarını kaybetmesidir. Bu sıkıntının çözülmesi, küçük şirketlerin teknoparklardaki çözüm ortakları ile daha rahat çalışabilmesi için elzem gözükmektedir.

3- YAZILIM KAVRAMININ TASLAKTA YER ALMAMASI

Tasarı ile ilgili bir diğer problem, tasarının metninde hiç yazılım ifadesinin geçmemesi. Bu yazılım sektöründe etkin olan bilişim firmalarının rahatsızlığına yol açmaktadır. Bu durumun sektörü iyi bilenler açısından sorun yaratmayacağı fakat yasayı uygulayacak olan görevlilerin bundan etkilenebileceği belirtilmektedir.

IV. SONUÇ

Bir ülkenin sanayi alanındaki rekabet gücünün artırılması ve toplumun yaşam standardının yükseltilmesi arayışlarının gerçekleştirilebilmesi, bilim teknoloji alanında yatırım yapmayı, bu amaçla önemli tutarda kaynak aktarılmasını ve bu alanda yeni kurum ve kuruluşların faaliyet göstermesi gerekmektedir. Bütün bunlar sonuçta Ar-Ge faaliyetlerinin devlet tarafından çeşitli şekillerde desteklenmesini zorunlu tutmaktadır.[2]

Yukarıda incelemeye çalıştığımız yasa tasarısı, hali hazırda devletin yüklendiği Ar-Ge harcamalarının bir nebze de olsa özel sektöre kaydırılması, bunun da bir takım vergisel avantajlarda teşvik edilmesi açısından faydalı olacaktır. Fakat, yine çalışmamızın son kısmında bahsedilen noktaların göz önüne alınması yasadan beklenen faydanın sağlanması açısından önem arz etmektedir.


[1] “Ar-Ge Yasası Fikri Güzel, Ama...” Selçuk Oktay, Turkishtime, Ağustos 2007 sayısı
[2] Duran Bülbül-Selin Ertürk, Ar-Ge Harcamalarının Aktifleştirilmesi ve Vergi Kanunları Karşısındaki Durumu, Yaklaşım, Ağustos 2007

Zamanında ödenmeyen SSK primlerinin ödenmesi halinde,

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1 .GİB.4.34.l6.01/KVK/8-7531
Konu :Zamanında ödenmeyen SSK primlerinin ödenmesi halinde,
ticari kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hk.

……………..
Bakırköy/İSTANBUL

İlgi : Tarihsiz dilekçeniz.

İlgide kayıtlı dilekçenizde, ………… Vergi Müdürlüğü’nün ………….. vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuzu, inşaat işi ile iştigal ettiğinizi, 2006 yılında iskan alabilmek için Sosyal Sigortalar Kurumundan (SSK) almanız gereken ilişiksizlik yazısını talep etmek üzere Kuruma başvurduğunuzda, Kurum tarafından ilgili yıldaki asgari işsizlik bildiriminizin eksik olduğunun tespit edildiği ve fark işçiliği primlerinin tarafınızca ödendiğini belirterek, söz konusu ödemeleri 2006 yılında gider yazıp yazmayacağınız konusunda görüşümüzü sormaktasınız.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinin birinci bendinde kurumlar vergisinin maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancının üzerinden hesaplanacağı, 2. bendinde ise, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri Kanunun 37. maddesinde yer almakta olup, 40.maddesinde safi kazancın tespitinde hasılattan indirilecek giderler sayılmış olup, 2.bendinde; “Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir: ...
2.Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye’de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) 27.maddede yazılı giyim giderleri;” hükmü yer almaktadır.
Konu ile ilgili olarak 174 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin “SSK primlerinin Gelir ve Kurumlar Vergisi Yönünden Gider Yazılması” başlıklı (C) bölümünde; “ 8.12.1993 gün ve 21782 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3917 sayılı Kanunla 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun bazı hükümleri değiştirilmiştir.
506 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 80.maddesinin birinci fıkrasında, “İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden, bu kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur.” denilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında da “Kuruma ödenmeyen prim Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılmaz.” hükmü yer almıştır.
Öte yandan, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40.maddesinin 2 numaralı bendinde, ticari kazancın tespitinde işverenlerce hizmet erbabı için ödenen SSK primlerini gider olarak indirileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümlere göre, SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumu’na fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır.
Ancak, 506 sayılı Kanun’un 80.maddesi gereğince bir aya ait sigorta primleri ertesi ayın sonuna kadar ödenebileceğinden, Aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın Ocak ayı içinde ödenmesi durumunda bu primler Aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir.” şeklinde açıklamalar yer almıştır.
Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanunun “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlıklı 41. maddesinde; “Aşağıda yazılı ödemelerin gider olarak indirilmesi kabul olunmaz. ...
5. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)” hükmü yer almaktadır.
Yine; 04.03.2006 tarih ve 26098 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3.maddesinin beşinci fıkrasında; “Bu Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında borçları yeniden yapılandırılanlarca, taksitlendirme süresinde beyanları üzerine tahakkuk eden; yıllık gelir ya da kurumlar vergisinin süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar tamamen ödenmemesi, katma değer vergisinde bir takvim yılında üç defadan fazla kanunî ödeme süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi, bu vergi türleri için ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlardan, taksitlendirme süresince kesinleşenlerin ise kanunî süresinde veya kesinleşme tarihlerinin bulunduğu yılı takip eden yılın sonuna kadar ödenmemiş olması ya da bu borçların 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre taksitlendirilmemesi hallerinde, bu hususlar işverenin bağlı olduğu vergi dairelerince Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilir. Bu durumda, borçlular bu Kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve ödedikleri tutarlar Sosyal Sigortalar Kurumunun ilgili mevzuatı uyarınca borçlarına mahsup edilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin SSK’ya ödenmiş olması gerektiğinden, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın (taksitlendirilerek ödenmesi halinde ödenen taksit tutarlarından prim aslı kadarının) fiilen ödendiği tarihte gider yazılması mümkündür. SSK’ya ödenen, idari para cezaları ile ödenen gecikme zamlarının ve tecil faizlerinin ticari kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.
5458 sayılı Kanuna göre borçlarınızı yeniden yapılandırmanız halinde aynı Kanunun 3. maddesinin beşinci fıkrası hükmünü dikkate almanız gerekeceği de tabiidir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.



Başkan a.Grup Müdür V.

Kurum kazancından indirilecek giderler hakkında.

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü



Sayı : B.07.1.GİB.4.34.l6.01/KVK-8
Konu :Kurum kazancından indirilecek giderler hakkında.


…..
Kadıköy - İstanbul

İlgi : Bila tarihli dilekçeniz.
İlgide kayıtlı dilekçenizde …. Vergi Dairesi Müdürlüğünün ….vergi numarasında kayıtlı mükellefi olarak restoran cafe bar işletmeciliği ile iştigal ettiğinizi belirterek;
- Rekabet açısından sektöründeki diğer firmaların incelenmesi ve araştırılması amacıyla şirket ortak ve yetkililerinin yurt içi ve yurt dışındaki seyahat, konaklama ve restoranlarda ödenen yemek bedellerinin,
- Şirket kalitesine uygun tek tip kıyafetin dışında gelen müşteriyi karşılayan, gerekli yerlerde şirketi temsil eden personel için alınan giysilere ilişkin yapılan ödemelerin,
- Yılbaşı ve diğer özel günlerde ticari ilişki içerisinde olduğunuz şirketlerin sahipleri, genel müdürleri veya ilgili kişilere müşteri kazanım veya tanıtım amacıyla değişken adet fiyatlarda verilen hediyelere ilişkin yapılan ödemelerin, kazancınızın tespitinde nasıl gider gösterilebileceğiniz hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinde kurumlar vergisinin bir hesap dönemi içinde elde edilen safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nu 40.maddesindeki giderler, hasılattan indirim konusu yapılmaktadır. Yine, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 192.maddesinin 4.fıkrasında da, Aktif toplamı ile borçlar arasındaki farkın, müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (özsermayeyi) teşkil edeceği belirtilmek suretiyle kazancın tespitinde tahsil değil, tahakkukun esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilebilir.
Bir masrafın genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması şartıyla yılbaşı ve diğer özel günlerde ticari ilişki içerisinde olduğunuz şirketlerin sahipleri, genel müdürleri veya ilgili kişilere, müşteri kazanım veya tanıtım amacıyla değişken adet fiyatlarda verilen hediyelere ilişkin yapılan ödemelerin, kazancınızın tespitinde genel giderler kapsamında indirim konusu yapılması olanaklıdır.
Ayrıca yine Gelir Vergisi Kanunu’nun 24/2.maddesi ile “Harcırah Kanunu kapsamı dışında kalan müesseseler tarafından idare meclisi başkanı ve üyeleri ile denetçilerine, tasfiye memurlarına ve hizmet erbabına (Harcırah Kanununa tabi olsun olmasın her türlü sözleşmeli personel dahil) verilen gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatmak giderlerine karşılık verilen gündelikler (Bu gündelikler aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen gündeliklerden fazla ise veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur)” gelir vergisinden istisna tutulmuştur.
Ayrıca konuya açıklık getiren 6.2.1983 tarih ve 17951 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 138 Seri No’lu Genel Tebliğinin 3.maddesinde;
“2772 sayılı Kanunun 3.maddesi ile değişik Gelir Vergisi Kanunu’nun 24.maddesinin 2 numaralı bendine göre, Harcırah Kanunu kapsamı dışında kalan müesseseler tarafından hizmet erbabına ödenen fiili yemek ve yatmak giderleri 1.1.1983 tarihinden itibaren Devlet Memurlarına ödenen gündeliklerle mukayesede dikkate alınmayacaktır. Ancak yemek ve yatmak giderlerinin tevsik edilmemesi halinde bu giderler karşılık olarak verilen gündeliklerin aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarı veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.
Diğer taraftan, anılan personele fiili yemek ve yatmak giderleri dışında, gündelik de ödendiği takdirde bu gündeliklerin tamamının ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekecektir.” denilmektedir.
Bu hüküm ve konuya ilişkin 138 Seri Sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar uyarınca; şirketiniz harcırah kanunu kapsamı dışında kalan bir kuruluş olduğundan harcırah gündeliği karşılığı olarak, hizmet erbabına (şirketiniz ortağı olup da idare meclisi başkanı ve üyeleri ile denetçi olarak görev yapanlarda dahil olmak üzere), gider karşılığı yapacağınız yurt içi ve yurt dışındaki seyahat, konaklama ve restoranlarda ödenen yemek ödemelerinin belgelendirmek şartıyla firmanızca karşılanması halinde yurt içi ve yurt dışındaki seyahat, konaklama ve restoranlarda ödenen yemek giderleri karşılığı firmanızca yapılan ödemeler, Devlet memuruna ödenen harcırah gündeliği ile mukayese edilmeksizin tamamı vergiden müstesna tutulacaktır. Fiili yurt içi ve yurt dışındaki seyahat, konaklama ve restoranlarda ödenen yemek giderlerinin kısmen ayın olarak, kısmen de nakten karşılanması halinde ayın olarak sağlanan menfaatin belgelendirilmesi kaydıyla tamamı vergiden müstesna tutulacak, nakten yapılan ödemelerin ise tamamı ücret olarak vergilendirilecektir. Ayrıca yurt içi ve yurt dışındaki seyahat, konaklama ve restoranlarda ödenen yemek giderlerine karşılık harcırah gündeliğinin tamamının nakten ödenmesi halinde yapılan ödemenin aynı aylık seviyesindeki Devlet memuruna verilen gündelik tutarını (veya Devletçe verilen en yüksek gündelik tutarını) aşmaması kaydıyla vergiden müstesna tutulması, aşan kısmın ise ücret olarak vergilendirilmesi gerekir.
Diğer taraftan ücret olarak nitelendirilen söz konusu ödemelerin ilgilinin asıl ücreti ile birleştirilerek vergilendirilmesi ve ücret olarak vergilendirilen ödemelerin kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 40.maddesinin 1 ve 4.bentleri uyarınca gider olarak kaydedilmesi mümkün bulunmaktadır.
Ancak söz konusu harcamanın gider kaydıyla ilgili olarak herhangi bir tereddüde yol açmaması bakımından şirket müdürünün yurt dışı seyahati için şirket yönetimince karar alınması ve karar defterine seyahatin amacı, süresi ve görevlendirilen kişi gibi hususların belirtilmesi yararlı olacaktır.
Ayrıca rekabet açısından sektöründeki diğer firmaların incelenmesi ve araştırma amacıyla şirket ortakları ve hizmet erbabı dışındaki kişilerin yurt içi ve yurt dışındaki seyahat, konaklama ve restoranlarda ödenen yemek bedellerinin kanunen kabul edilmeyen giderler olarak kazancınızın tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ücretin tarifi” başlıklı 61. maddesinde; “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”hükmü yer almış Aynı Kanunun 27. maddesinin 2. bendiyle demirbaş olarak verilen giyim eşyasının (resmi ve özel daire ve müesseselerce hizmet erbabına işin icabı olarak verilen ve bunların işten ayrılmaları halinde geri alınan giyim eşyası) bedelinin gelir vergisinden müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.

Maddenin uygulaması bakımından hüküm altına alınan istisna demirbaş olarak verilen giyim eşyalarına ilişkin olup, ayın olarak verilen giyim eşyasının;

- Giyimin hizmet erbabına verilmesi,
- Giyim eşyasının hizmet erbabına gördüğü işin gereği olarak verilmesi ve verilen eşyanın müessesedeki görevi sırasında giyilmesi,
- Giyim eşyasının demirbaş niteliğinde olması yani mülkiyetinin işverene ait olması, hizmet erbabının işten ayrılması halinde kendisinden geri alınabilmesi,

halinde istisna hükümleri kapsamında gelir vergisinden müstesna olması olanaklıdır.

Bu nedenle Şirketiniz personeline temin edilen tek tip kıyafet ile bunların dışında gelen müşteriyi karşılayan, gerekli yerlerde şirketi temsil eden personel için alınan giysiler için yapılan ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup bu giysilerin yukarıdaki açıklamalar kapsamında temin edilmesi ve demirbaş niteliğinde olması halinde gelir vergisinden müstesna tutulması gerekmektedir.

Öte yandan personele ücret kapsamında temin edilen bu kıyafetlerin gelir vergisinden istisna edilip edilmediğine bakılmaksızın her halukarda kurum kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapabileceğiniz hususu ise tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.






Başkan a.
Grup Müdür V.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Transfer Fiyatlandırması İle İlgili Yapılması Gerekenler


Transfer Fiyatlandırması Açısından Kurumlar Vergisi Mükelleflerinin Kurumlar Vergisi Beyan Süresine Kadar Yapmaları Gereken Yıllık Belgelendirme Zorunlulukları


11 Ekim 2007 tarihinde ikinci taslak halinde Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinde yayımlanmış olan Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında 1 Seri No’lu Genel Tebliğ, son değişikliklerle birlikte 18.11.2007 tarih ve 26704 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Genel Tebliğ’in 7.1 no’lu bölümünde detayları verilmiş olan, kurumlar vergisi mükelleflerinin transfer fiyatlandırması açısından kurumlar vergisi beyan süresine kadar yapmaları gereken yıllık belgelendirme zorunlulukları bu sirkülerimizin konusunu oluşturmaktadır.

1. Tüm Kurumlar Vergisi Mükelleflerince Doldurulması Gereken Forma İlişkin Bilgi

Kurumlar vergisi mükelleflerinin, ilişkili kişilerle bir hesap dönemi içinde yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri ile ilgili olarak Tebliğ’in 2 no’lu ekinde yer alan “TRANSFER FİYATLANDIRMASI, KONTROL EDİLEN YABANCI KURUM ve ÖRTÜLÜ SERMAYEYE İLİŞKİN FORM”u doldurmaları ve kurumlar vergisi beyannamesi ekinde, bağlı bulunulan vergi dairesine göndermeleri gerekmektedir.

2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na Kayıtlı Mükelleflerin Yıllık Belgelendirme Zorunluluğu

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na kayıtlı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde ilişkili kişilerle yaptığı yurt içi ve yurt dışı işlemlere ilişkin olarak Tebliğ’in 3 no’lu ekinde yer alan formata uygun şekilde, “YILLIK TRANSFER FİYATLANDIRMASI RAPORU”nu kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresine kadar hazırlamaları ve bu süre sona erdikten sonra istenmesi durumunda Mali İdare’ye veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara ibraz etmeleri zorunludur.

3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na Kayıtlı Mükellefler Dışında Diğer Kurumlar Vergisi Mükelleflerinin Yıllık Belgelendirme Zorunluluğu

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na kayıtlı mükellefler dışında diğer kurumlar vergisi mükelleflerinin bir hesap dönemi içinde ilişkili kişilerle yaptığı yurt dışı işlemlere ilişkin olarak yine Tebliğ’in 3 no’lu ekinde yer alan formata uygun şekilde, “YILLIK TRANSFER FİYATLANDIRMASI RAPORU”nu kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresine kadar hazırlamaları ve bu süre sona erdikten sonra istenmesi durumunda İdare’ye veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara ibraz etmeleri zorunludur.
Ancak, söz konusu mükelleflerin bir hesap dönemi içinde ilişkili kişilerle yaptıkları yurt içi işlemlere ilişkin bilgi ve belgeleri istenmesi durumunda İdare’ye veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara ibraz etmeleri gerekmektedir.

4. Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporunun İçermesi Gereken ve Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na Kayıtlı Mükellefler Dışında Diğer Kurumlar Vergisi Mükelleflerinin Yurt İçi İşlemlerine İlişkin Bulundurması Gereken Bilgi ve Belgeler

Yıllık transfer fiyatlandırması raporunun içermesi gereken ve Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na kayıtlı mükellefler dışında diğer kurumlar vergisi mükelleflerinin yurt içi işlemlerine ilişkin olarak bulundurmaları gereken bilgi ve belgeler aşağıdaki gibidir:

· Mükellefin faaliyetlerinin tanımı, organizasyon yapısı (merkez, şube) ve ortakları, sermaye yapısı, içinde bulunduğu sektör, ekonomik ve hukuki geçmişi hakkında özet bilgiler, ilişkili kişilerin tanımı (vergi kimlik numaraları, adresleri, telefon numaraları vb.) ve bu kişiler arasındaki mülkiyet ilişkilerine ilişkin bilgiler

· Üstlenilen işlevleri, sahip olunan riskleri ve kullanılan varlıkları içeren tüm bilgiler,

· İşlem konusu yıla ilişkin ürün fiyat listeleri,

· İşlem konusu yıla ilişkin üretim maliyetleri,

· İşlem konusu yıl içinde ilişkili ve ilişkisiz kişilerle yapılan işlemlerin miktarı ile fatura, dekont ve benzeri belgeler,

· İşlem konusu yıl içinde ilişkili kişilerle yapılan tüm sözleşme örnekleri,

· İlişkili kişilere ait özet mali tablolar,

· İlişkili kişiler arasındaki işlemlere uygulanan şirket içi fiyatlandırma politikası,

· İlişkili kişiler tarafından farklı muhasebe standartları ve yöntemleri kullanılıyor ise bunlara ilişkin bilgi,

· Gayri maddi varlıkların mülkiyetine ve alınan veya ödenen gayri maddi hak bedellerine ilişkin bilgi,

· Kullanılan transfer fiyatlandırması yönteminin seçilme nedeni ve uygulanmasına ilişkin bilgi ve belgeler (iç ve/veya dış emsaller, karşılaştırılabilirlik analizi),

· Emsallere uygun fiyat ya da kâr marjının saptanmasında kullanılan hesaplamalar ve yapılan varsayımlara ilişkin ayrıntılı bilgiler,

· Belli bir emsal fiyat aralığı tespit edilmişse, bu aralığın tespitinde kullanılan yöntem,

· Emsal fiyatın tespit edilmesi için gerekli diğer belgeler.

Mali İdare gerekli gördüğü takdirde mükelleften ilave bilgi ve belge talebinde bulunabilecektir. İlgili bilgi ve belgelerin yabancı dilde yazılmış olmaları halinde, bunların Türkçe çevirilerinin de ibraz edilme zorunluluğu bulunmaktadır.

Öte yandan, yukarıda belirtilen Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporunu hazırlamak zorunda olan kurumlar vergisi mükelleflerinin istihdam ilişkisi içinde bulunmaları nedeniyle ilişkili kişi sayılanlarla yaptığı işlemlere ilişkin bilgi ve belgelere düzenlenecek raporda yer vermelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak söz konusu bilgi ve belgelerin istenmesi durumunda Mali İdare’ye veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara ibraz edilmesi gerekmektedir.