Bu işi yapanların
bildiği üzere, yıllardan bu yana avansların değerlenip değerlenmeyeceği
tartışılır durur. Mevzuat taraması yapılsa bir birinden zıt bir sürü özelge
rahatlıkla bulunabilir. Mesleğin en sevmediğim yanlarından biri de budur.
Yıllardır aynı mevzu ile ilgili değişen ve çelişen özelgeler, herkes tartıştığı
halde konuyla ilgili net hükümler içeren bir kanun, tebliğ ya da sirküler
çıkmaması, birçok meslektaşın enerjisini hep aynı sorulara cevap aramakla
harcamasına neden olmaktadır.
Hakkını yemeyelim son zamanlarda Maliye'nin
avanslarla ilgili verdiği özelgelerin hemen hepsi bunların değerlenmesi
gerektiği yönünde. Öte yandan özellikle mal ithalati nedeniyle verilen
avanslarda kafalar biraz karışmakta. Zira herkesin bildiği üzere ithal edilen mallar
millileşene kadar (daha doğrusu alıcının deposuna ulaşana kadar) oluşan kur
farklarının ilgili malın maliyeti ile ilişkilendirilmesi gerekiyor. Hal böyle
olunca, avansı veren firma değerleme yaptığında oluşan kur farkını nereye
sokacağını kara kara düşünüyor. Çünkü ithal edilen mala ilişkin kur farkı
maliyetle ilişkilendirilir kuralı gereği firmalar avansı değerledikten sonra
oluşan kur farkını gelir ya da gider (daha doğrusu kambiyo kârı ya da zararı)
olarak kayıtlarına aldığında kendilerini suçlu (!) hissediyor.
Artık buna bir son vermenin zamanı geldi.
Aşağıdaki özelgede de belirtildiği üzere verilen avansların dönem sonlarında
değerlenmesi ve oluşan kur farklarının da hiç canbazlık düşünmeden gelir veya
gider hesabına kaydedilmesi gerekiyor. (Gerçi özelgede yine "kurum
kazancının tespitinde dikkate alınmalıdır" şeklinde neye yorumlanacağı çok
net olmayan bir ifade kullansa da biz yine de oradan yürürüz.)
Mutlu sonlara bayılırım....
Başlık
|
Satıcılara döviz cinsinden verilen
avansların değerleme günü itibariyle değerlenip değerlenmeyeceği,
değerlenecekse oluşan olumlu veya olumsuz kur farkının doğrudan gelir-gider
mi yazılacağı yoksa yatırımın maliyetiyle mi ilişkilendirileceği hk.
|
|||||||||||||||||||||||||
Tarih
|
24/07/2014
|
|||||||||||||||||||||||||
Sayı
|
64597866-105[280-2014]-122
|
|||||||||||||||||||||||||
Kapsam
|
![]() |
|||||||||||||||||||||||||
İlgide kayıtlı özelge talep formunuz
ile şirketinizin ...'da, ... tesisi yatırımı yaptığı, yapılan yatırımların
büyük ölçüde ithal girdi
gerektirdiği, bu sebeple gerek doğrudan yapılacak ithalatlar için yurt
dışındaki satıcılara, gerekse yurt içi tedarikler için yurt içindeki
satıcılara döviz cinsinden avans verildiği belirtilerek, söz konusu dövizli
avansların değerleme günü itibariyle değerlenip değerlenmeyeceği,
değerlenecekse oluşan olumlu veya olumsuz kur farkının doğrudan gelir-gider
mi yazılacağı yoksa 163 ve 334 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri
çerçevesinde yatırımın maliyetiyle mi ilişkilendirileceği konularında
Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.
Vergi Usul Kanununun 280 inci
maddesinde "Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin
takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas
alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur
Maliye Bakanlığınca tespit olunur. Bu madde hükmü yabancı para ile olan
senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan
vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285'inci
maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine icra edilebilir. Ancak senette
faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan
Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır." denilmektedir.
163 ve 334 sıra numaralı Vergi Usul
Kanunu Genel Tebliğlerinde yapılan açıklamalar yatırımların finansmanında
kullanılan kredilere ilişkin faiz ve kur farkı giderlerine ilişkin olup,
döviz cinsinden verilen avansların değerlemesi sonucu oluşan kur farkları bu
kapsamda değerlendirilmemektedir.
Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir
hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı
ve safî kurum kazancının tespitinde de, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç
hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun
40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler
sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin
safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına
alınmıştır.
Buna göre, şirketinizce yapılacak yatırımlar için
döviz cinsinden verilen avanslar, döviz cinsinden alacak hükmünde olduğundan,
dönem sonlarında Vergi Usul Kanununun yukarıdaki hükümlerinin de dikkate
alınarak değerlemeye tabi tutulması, değerleme sonucu oluşan kur farklarının
kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*)
Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak
verilmiştir.
(**)
İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış
bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun
işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap
ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için
gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder