Vergi
Usul Kanunu’nda fatura, “satılan emtia
veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere
emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika”
olarak tanımlanmıştır.
Kanun
kapsamında faturanın mal/hizmet tesliminin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi
gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Buna göre müşavirlik olarak görüşümüz;
faturanın mal ve hizmetin teslimi tarihinden itibaren yedi gün içerisinde
düzenlenmesi şartıyla fatura düzenlendiği tarih atılarak kesilebilir.
Örnek
olarak; VUK açısından baktığımızda 8 Temmuzda teslim edilen bir malın faturası
17 Temmuz tarihine kadar, düzenleme tarihi ile kesilebilir. Aynı şekilde
30 Haziranda teslim edilen bir malın faturasının da 7 Temmuz tarihine kadar,
düzenlendiği tarih atılarak kesilmesi durumunda VUK olarak uygun hareket
edildiği söylenebilir.
Öte
yandan KDV ve Kurumlar/Gelir Vergisi açısından dönemsellik ilkesi gereği teslim
edilen mal/hizmete ilişkin KDV’nin ve gelirin ait olduğu dönemde beyan edilmesi
esastır. Buna göre KDV, aylık olarak beyan edildiğinden hizmetin/malın teslim
edildiği (verginin doğduğu) ayda beyana konu edilmelidir.
Örnek
olarak, 30 Haziranda teslim edilen bir malın/hizmete ilişkin KDV’nin –fatura
tarihi Temmuz olsa da-haziran ayı KDV beyannamesi ile beyan edilmesi
gerekmektedir. Uygulamada karışıklık olmaması için birçok firma bu kapsamdaki
teslimleri için fatura ayırmakta ya da farklı bir seri fatura düzenlemektedir. Müşavirlik
olarak görüşümüz KDV’si verginin doğduğu ayda beyan edilmesi şartıyla fatura,
takip eden ayın tarihiyle (7 günlük süre aşmadan) düzenlenebilir ve bu durum hem VUK hem de KDV
kanunları açısından aykırılık teşkil etmez.
Konu, kur
farkı faturası özelinde incelendiğinde ise 105 Seri Numaralı KDV tebliğindeki
ilgili hükümler ön plana çıkmaktadır. Tebliğe göre “bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği
işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu
tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas
itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak
vergilendirilmesi gerekmektedir.
Buna
göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih
arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek
ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu
işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır.
Bedelin
tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı
tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve
hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.”
Tebliğde çok net bir şekilde verginin doğduğu tarih
ile ödeme tarihi arasında oluşan kur farkının KDV’ne tabi olduğu ve bunun
fatura düzenlemek suretiyle beyanının gerektiği belirtilmiştir. Bu bilgiler
ışığında;
-Aylık ya da geçici vergi dönemleri itibariyle
VUK hükümlerine göre yabancı para cinsinden borç ve alacaklar için yapılan
değerleme sonucunda oluşan kur farkları; tebliğde sadece verginin doğduğu tarih
ile ödeme tarihi arasındaki kur farkından bahsedip, dönem sonunda yapılan
değerlemeler sonucu oluşan kur farklarından bahsetmediğinden, değerleme sonucu
oluşan kur farkları için KDV beyan edilmesi ve dolayısıyla fatura düzenlenmesi
zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili verilmiş muhtelif muktezalar da
bulunmaktadır.
- KDV’den istisna edilen bir işleme dayalı yabancı
para cinsi borç ve alacaklar için oluşan kur farkları da KDV’den istisna
edilmesi nedeniyle beyan edilecek bir KDV’den bahsedilemeyeceğinden,
düzenlenmesi gereken bir faturadan da bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla bu
kapsamda oluşan kur farkları ile ilgili olarak da fatura düzenleme
zorunluluğunun bulunmadığı kanaatindeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder